Meandering İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Meandering İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Meandering Nedir?

Meandering, “seyrek ve düzensiz” anlamına gelen bir sıfat olarak kullanılır. Genellikle bir şeyin seyrek, düzensiz ve yavaş hareket etmesini ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. The river meandered lazily through the valley. (Nehir vadiden tembelce meander etti.)
2. The conversation meandered from one topic to another. (Konuşma bir konudan diğerine meander etti.)
3. The road meandered through the hills, offering breathtaking views. (Yol tepelerin arasından meander ederek nefes kesen manzaralar sunuyordu.)
4. His thoughts meandered back to his childhood. (Düşünceleri çocukluğuna geri meander etti.)
5. The path meandered through the forest, making it difficult to navigate. (Patika ormanın içinden meander ederek navigasyonu zorlaştırdı.)
6. The story meandered for hours, without ever coming to a satisfying conclusion. (Hikaye saatler boyunca meander etti ve hiçbir zaman tatmin edici bir sonuca ulaşmadı.)
7. Her mind meandered, unable to focus on any one thing. (Zihninin meander etti, hiçbir şeye odaklanamadı.)
8. The trail meandered through the meadow, surrounded by wildflowers. (Yol çiçeklerle çevrili çayırların arasından meander etti.)
9. His writing style is meandering and often lacks coherence. (Yazma stili meandering ve genellikle tutarlılık eksikliği gösterir.)
10. The path meandered around the lake, offering stunning views. (Yol gölün etrafından meander ederek muhteşem manzaralar sundu.)
11. His speech meandered aimlessly, making it difficult to follow. (Konuşması amaçsızca meander etti, takip etmesi zorlaştı.)
12. The river meandered through the town, providing a source of water for the residents. (Nehir kasabanın içinden meander ederek yerleşimciler için bir su kaynağı sağladı.)
13. The plot of the book meandered, leaving readers confused and unsatisfied. (Kitabın konusu meander etti, okuyucuları şaşırttı ve tatmin etmedi.)
14. The conversation meandered into a heated debate about politics. (Konuşma politika hakkında hararetli bir tartışmaya meander etti.)
15. The stream meandered gently through the meadow, creating a peaceful atmosphere. (Akarsu çayırların arasından nazikçe meander ederek huzurlu bir atmosfer yarattı.)
16. The tour guide meandered through the city, pointing out historical landmarks. (Tur rehberi tarihi simge yerleri göstererek şehirde meander etti.)
17. The hike meandered up the mountain, offering stunning views of the surrounding landscape. (Yürüyüş dağa doğru meander ederek çevredeki manzarayı sunuyordu

18. The river’s meandering path created a natural barrier between the two towns. (Nehrin meandering yolu, iki kasaba arasında doğal bir engel yarattı.)
19. The film’s plot meandered for too long, causing the audience to lose interest. (Filmin hikayesi çok uzun meander etti ve seyircinin ilgisini kaybetmesine neden oldu.)
20. Her painting style was meandering, with no clear focus or direction. (Resim yapma tarzı meandering ve net bir odak veya yön yoktu.)

(Türkçe çeviriler kalın ve siyah yazılmıştır.)