Meander İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Meander İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Meander Nedir?

Meander, suyun doğal olarak yatağına oluşturduğu kıvrım veya dönemeçlerdir. Bu dönemeçler genellikle yavaş akan sularda meydana gelir ve düzenli bir şekil almazlar.

Örnek Cümleler:

  1. The river meanders through the valley. (Nehir, vadiden kıvrılarak akar.)
  2. The path meanders through the forest. (Yol, ormanın içinden dolanır.)
  3. We went for a meandering walk through the countryside. (Biz, kırsalda dolanarak yürüyüşe çıktık.)
  4. The stream meanders lazily through the meadow. (Küçük akarsu, çayırın içinden tembelce dolanır.)
  5. The road meanders up the mountain. (Yol, dağın eteğinden dolanır.)
  6. The hiking trail meanders through the hills. (Yürüyüş patikası, tepelerin arasından dolanır.)
  7. The river’s meandering course created a picturesque landscape. (Nehrin dolambaçlı rotası, resim gibi bir manzara oluşturdu.)
  8. The river meandered so much that we got lost. (Nehir o kadar dolandı ki kaybolduk.)
  9. The river’s meanders provide habitats for many aquatic animals. (Nehirin kıvrımları, birçok su canlısına ev sahipliği yapar.)
  10. The artist’s brush strokes meandered across the canvas. (Sanatçının fırça darbeleri, tuvalın üzerinde dolandı.)
  11. The conversation meandered from one topic to another. (Sohbet bir konudan diğerine dolandı.)
  12. The novel’s plot meandered aimlessly. (Romanın konusu amaçsızca dolandı.)
  13. The river’s meanders slowed down the current. (Nehrin dolambaçları, akıntıyı yavaşlattı.)
  14. The bike path meanders along the coastline. (Bisiklet yolu, sahil boyunca dolanır.)
  15. The stream’s meandering flow eroded the banks. (Akarsunun dolambaçlı akışı, kıyıları aşındırdı.)
  16. The hiker meandered off the trail and got lost. (Yürüyüşçü, patikadan saparak kayboldu.)
  17. The river’s meanders are caused by erosion and sedimentation. (Nehirin dolambaçları, erozyon ve sedimantasyon nedeniyle oluşur.)
  18. The path meandered through the gardens and past the fountains. (Yol, bahçelerin arasından dolandı ve çeşmelerin yanından geçti.)
  19. The meandering river gave the landscape a sense of motion. (Dolambaçlı nehir, manzaraya hareket hissi verdi.)
  20. The writer’s thoughts meandered as she tried to focus. (Yazarın düşünceleri, odaklanmaya çalışırken dolandı.)

Meander Kelimesinin Diğer Anlamları:

  1. (noun) an ornamental pattern of winding or intertwining lines and shapes
  2. (verb) to wander aimlessly; to follow a winding course

Örnek Cümleler:

  1. The wallpaper has a meandering pattern of vines and leaves. (Duvar kağıdı, sarmaşıkların ve yaprakların dolandığı bir desene sahip.)
  2. The hiker meandered through the forest, taking in the sights and sounds. (Yürüyüşçü, ormanın içinde dolandı ve manzarayı ve sesleri içine çekti.)
  3. The conversation meandered into a debate about politics. (Sohbet, politika üzerine bir tartışmaya dönüştü.)
  4. The river meanders slowly through the flat landscape. (Nehir, düz manzarada yavaşça dolanır.)
  5. The student’s essay meandered from one topic to another without a clear thesis. (Öğrencinin denemesi, açık bir tezi olmadan bir konudan diğerine dolandı.)
  6. The cat meandered around the house, exploring every corner. (Kedi, evin etrafında dolanarak her köşeyi keşfetti.)
  7. The path meanders through the park, offering glimpses of the lake. (Yol, gölün görüntülerini sunan parkın içinden dolanır.)
  8. The river’s meandering path creates natural habitats for fish and other aquatic creatures. (Nehirin dolambaçlı rotası, balıklar ve diğer su canlıları için doğal yaşam alanları oluşturur.)
  9. The author’s writing style meanders between poetic and prosaic. (Yazarın yazım tarzı, şiirsel ve düz yazı arasında dolanır.)
  10. The politician’s speech meandered for an hour without making a clear point. (Politikacının konuşması, açık bir nokta belirtmeden bir saat boyunca dolandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.