Maroon İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Maroon İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Maroon Nedir?

Maroon kelimesi İngilizce bir kelime olup “kahverengi-kırmızı renk tonu” anlamına gelir.

  1. She wore a maroon dress to the wedding. (Düğüne kahverengi-kırmızı renk tonunda bir elbise giydi.)
  2. The maroon leaves on the trees looked beautiful in the autumn sun. (Ağaçlardaki kahverengi-kırmızı renk tonunda olan yapraklar, sonbahar güneşinde güzel görünüyordu.)
  3. The team’s maroon uniforms stood out on the field. (Takımın kahverengi-kırmızı renkli forma setleri sahada dikkat çekiyordu.)
  4. The walls in the living room were painted in a maroon color. (Salondaki duvarlar kahverengi-kırmızı renkte boyanmıştı.)
  5. Maroon is one of my favorite colors. (Kahverengi-kırmızı renk tonu benim en sevdiğim renklerden biridir.)
  6. The maroon carpet in the bedroom was soft and plush. (Yatak odasındaki kahverengi-kırmızı renkteki halı yumuşak ve peluştu.)
  7. The book had a maroon cover with gold lettering. (Kitabın kapağı kahverengi-kırmızı renkteydi ve üzerinde altın harflerle yazılmıştı.)
  8. The maroon curtains matched the color scheme of the room perfectly. (Kahverengi-kırmızı renkteki perdeler, oda renk düzenine mükemmel uyuyordu.)
  9. The maroon flowers in the garden added a pop of color. (Bahçedeki kahverengi-kırmızı renkteki çiçekler, renk patlaması yarattı.)
  10. He painted the front door a deep maroon color. (Ön kapıyı koyu kahverengi-kırmızı renkte boyadı.)
  11. The maroon leather sofa was comfortable and stylish. (Kahverengi-kırmızı renkteki deri kanepe, rahat ve şıktı.)
  12. The maroon tie he wore with his suit looked sharp. (Takım elbisesiyle giydiği kahverengi-kırmızı renkteki kravat şık görünüyordu.)
  13. The maroon lipstick she wore made her lips look full and luscious. (Taktığı kahverengi-kırmızı renkteki ruj, dudaklarını dolgun ve çekici gösteriyordu.)
  14. The maroon walls in the restaurant gave it a cozy and intimate feel. (Restorandaki kahverengi-kırmızı renkteki duvarlar, sıcak ve samimi bir atmosfer yaratıyordu.)
  15. The maroon stripes on the shirt added a bold touch. (Gömlekteki kahverengi-kırmızı renkli çizgiler, cesur bir dokunuş ekledi.)
  16. The maroon ribbon

she tied around the gift was a nice finishing touch. (Hediye etrafına bağladığı kahverengi-kırmızı renkteki kurdele, güzel bir son dokunuşuydu.)
17. The maroon hat he wore shielded his face from the sun. (Taktığı kahverengi-kırmızı renkteki şapka, yüzünü güneşten korudu.)

  1. The maroon backpack he carried was filled with books. (Taşıdığı kahverengi-kırmızı renkteki sırt çantası kitaplarla doluydu.)
  2. The maroon stripe on the road indicated a no-parking zone. (Yoldaki kahverengi-kırmızı renkteki çizgi, park yasağı bölgesini gösteriyordu.)
  3. The maroon hair dye she used gave her hair a vibrant and unique look. (Kullandığı kahverengi-kırmızı saç boyası, saçlarına canlı ve benzersiz bir görünüm kazandırdı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.