Luster İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Luster İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Luster Nedir?


Luster, parıltı, ışıltı veya parlaklık gibi anlamlara gelen İngilizce bir kelime olarak kullanılır. Bu kelime, genellikle bir yüzeyin üzerindeki yansıtıcı nitelikleri ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. The luster of the diamonds was simply breathtaking. (Elmasların parlaklığı nefes kesiciydi.)
  2. The shiny paint gave the car an amazing luster. (Parlak boya, araca inanılmaz bir parlaklık verdi.)
  3. The silk fabric had a subtle luster that made it look elegant. (İpek kumaşta hafif bir parlaklık vardı, bu onu zarif gösteriyordu.)
  4. The luster on the antique vase was fading. (Antika vazodaki parlaklık soluyordu.)
  5. The gold jewelry had a beautiful luster that caught everyone’s attention. (Altın takılar, herkesin dikkatini çeken güzel bir parlaklığa sahipti.)
  6. The bright sun added luster to the ocean’s waves. (Parlak güneş, okyanus dalgalarına parlaklık kattı.)
  7. The glossy finish on the hardwood floors gave them a luxurious luster. (Sert ahşap zeminlerdeki parlak bitiş, onlara lüks bir parlaklık verdi.)
  8. The metallic paint had a unique luster that made it stand out. (Metalik boya, öne çıkan benzersiz bir parlaklığa sahipti.)
  9. The actress had a natural luster that made her stand out on stage. (Oyuncunun doğal bir parlaklığı vardı, bu onu sahnede öne çıkarıyordu.)
  10. The crystal chandelier added a beautiful luster to the room. (Kristal avize, odaya güzel bir parlaklık kattı.)
  11. The candlelight gave the room a warm luster. (Mum ışığı, odaya sıcak bir parlaklık verdi.)
  12. The polished wood had a deep luster that made it look expensive. (Parlatılmış ahşap, pahalı görünmesine neden olan derin bir parlaklığa sahipti.)
  13. The satin sheets had a silky luster that felt luxurious. (Saten çarşaflar, lüks hissettiren ipeksi bir parlaklığa sahipti.)
  14. The freshly washed car had a clean luster. (Yeni yıkanmış araç, temiz bir parlaklığa sahipti.)
  15. The moon’s luster reflected off the calm lake. (Ayın parlaklığı, sakin gölden yansıdı.)
  16. The polished silver had a bright luster that caught the eye. (Parlatılmış gümüş, göze çarpan parlaklığa sahipti.)
  17. The new light fixtures had a modern luster that updated the room. (Yeni ışıklandırma armatürleri, odanın güncellenmiş modern bir parlaklığı vardı.)
  18. The fresh coat of paint gave the old walls a renewed

luster. (Yeni boya tabakası, eski duvarlara yenilenmiş bir parlaklık kazandırdı.)
19. The sun set over the ocean, leaving behind a beautiful luster on the horizon. (Güneş okyanusun üzerinde battı ve ufukta güzel bir parlaklık bıraktı.)

  1. The diamond necklace had a stunning luster that made it a showstopper. (Elmas kolye, dikkat çekici bir parlaklığa sahipti ve büyüleyiciydi.)

(Türkçe çeviriler örnek cümlelerin hemen ardında yer almaktadır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.