Loquacity-Loquaciousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Loquacity-Loquaciousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Loquacity / Loquaciousness

Loquacity, konuşkanlık, sözün çokluğu anlamına gelir. Loquaciousness, ise loquacity kelimesinin eylem hali olarak, konuşkanlık ve sık sık konuşma eylemi anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. She was known for her loquacity, often talking for hours on end. (O, konuşkanlığı ile tanınırdı, saatlerce konuşurdu.)
  2. His loquaciousness was getting on my nerves, I couldn’t get a word in edgewise. (Onun konuşkanlığı sinirlerimi bozuyordu, araya bir kelime bile sokamıyordum.)
  3. Her loquacity was a blessing in disguise, it helped her make new friends easily. (Onun konuşkanlığı adeta gizli bir nimetti, yeni arkadaşlar edinmesine yardımcı oldu.)
  4. His loquaciousness was a liability in the courtroom, he couldn’t control his urge to talk. (Onun konuşkanlığı mahkemede bir dezavantajdı, konuşma isteğini kontrol edemiyordu.)
  5. Despite her loquacity, she was a great listener and gave sound advice. (Konuşkanlığına rağmen, o harika bir dinleyiciydi ve sağlam tavsiyeler verirdi.)
  6. His loquacity was a reflection of his nervousness, he couldn’t stand silence. (Onun konuşkanlığı, sinirli yapısının bir yansımasıydı, sessizliğe dayanamıyordu.)
  7. The politician’s loquacity was seen as a sign of insincerity, he couldn’t keep his promises. (Politikacının konuşkanlığı, samimiyetsizliğinin bir işareti olarak görüldü, sözlerini tutamıyordu.)
  8. Her loquacity was infectious, everyone around her couldn’t stop talking. (Onun konuşkanlığı bulaşıcıydı, etrafındaki herkes konuşmaktan vazgeçemiyordu.)
  9. His loquaciousness was a way of covering up his insecurities, he didn’t want to appear vulnerable. (Onun konuşkanlığı, kendindeki güvensizlikleri örtmek için bir yoldu, zayıf görünmek istemiyordu.)
  10. Despite her loquacity, she was a woman of few words when it came to her personal life. (Konuşkanlığına rağmen, kişisel hayatıyla ilgili olarak az kelime kullanan bir kadındı.)
  11. His loquaciousness was a sign of his intelligence, he had a vast knowledge on various topics. (Onun konuşkanlığı, zekasının bir işaretiydi, çeşitli konularda geniş bir bilgi birikimine sahipti.)
  12. Her loquacity made her a great storyteller, she could keep people entertained for hours. (Onun konuşkanlığı onu harika bir hikaye anlatıcısı yaptı, insanları saatlerce eğlendirebilirdi.)
  13. His loquaciousness was a result of his
  1. need for attention, he always wanted to be the center of the conversation. (Onun konuşkanlığı, ilgiye olan ihtiyacından kaynaklanıyordu, her zaman konuşmanın merkezinde olmak istiyordu.)
  2. Despite his loquaciousness, he had a hard time expressing his emotions. (Konuşkanlığına rağmen, duygularını ifade etmekte zorlanıyordu.)
  3. Her loquacity was a result of her passion for her job, she loved talking about her work. (Onun konuşkanlığı, işine olan tutkusundan kaynaklanıyordu, işinden konuşmayı seviyordu.)
  4. His loquaciousness made him a great salesperson, he could sell anything to anyone. (Onun konuşkanlığı, onu harika bir satıcı yaptı, herkesi herhangi bir şeyi satın almaya ikna edebilirdi.)
  5. Despite her loquacity, she was a great listener and could pick up on people’s emotions easily. (Konuşkanlığına rağmen, harika bir dinleyiciydi ve insanların duygularını kolayca anlayabilirdi.)
  6. His loquaciousness was seen as a sign of arrogance, he always had to have the last word. (Onun konuşkanlığı, kibirli olmasının bir işareti olarak görüldü, her zaman son sözü söylemek istiyordu.)
  7. Despite their loquacity, the group was able to come to a consensus on the issue. (Konuşkanlıklarına rağmen, grup konuda uzlaşmayı başardı.)
  8. Her loquacity was a result of her nervousness, she talked a lot to fill the awkward silences. (Onun konuşkanlığı, sinirli yapısından kaynaklanıyordu, garip sessizlikleri doldurmak için çok konuşuyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.