Lonesome İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lonesome İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lonesome

Lonesome, Türkçe’de “yalnız” anlamına gelir.

  1. I feel lonesome when I’m away from my family. (Ailemden uzakta olduğumda yalnız hissederim.)
  2. The lonesome traveler wandered through the empty streets. (Yalnız gezgin boş sokaklarda dolaştı.)
  3. She lived a lonesome life in a small village. (Küçük bir köyde yalnız bir hayat yaşadı.)
  4. The lonesome cry of a wolf echoed through the valley. (Bir kurdun yalnız çığlığı vadide yankılandı.)
  5. He looked out the window, feeling lonesome and lost. (Pencereden dışarıya baktı, yalnız ve kaybolmuş hissediyordu.)
  6. Being lonesome can sometimes be a good thing. (Yalnız olmak bazen iyi bir şey olabilir.)
  7. The lonesome cowboy rode off into the sunset. (Yalnız kovboy güneşin batışına doğru yola çıktı.)
  8. She felt lonesome in the big city. (Büyük şehirde yalnız hissetti.)
  9. He sang a lonesome song about lost love. (Kaybedilen aşk hakkında yalnız bir şarkı söyledi.)
  10. The lonesome old man spent his days sitting on the porch. (Yalnız yaşlı adam günlerini verandada oturarak geçirdi.)
  11. Even though he was surrounded by people, he felt lonesome. (İnsanlarla çevrili olsa da yalnız hissetti.)
  12. She walked through the lonesome forest, searching for her way home. (Eve dönüş yolunu ararken yalnız ormanın içinden yürüdü.)
  13. The lonesome sound of a violin filled the empty room. (Kemanın yalnız sesi boş odanın içini doldurdu.)
  14. He felt lonesome without his best friend by his side. (En iyi arkadaşı yanında olmadan yalnız hissetti.)
  15. The lonesome cat meowed outside the door. (Kapının dışında yalnız kedi miyavladı.)
  16. The lonesome child sat on the swing, watching the other kids play. (Diğer çocukların oynamasını izleyen yalnız çocuk sallanmaktaydı.)
  17. The lonesome flower bloomed in the middle of the desert. (Yalnız çiçek çölün ortasında açtı.)
  18. He listened to the lonesome sound of the train whistle. (Tren düdüğünün yalnız sesini dinledi.)
  19. The lonesome soldier missed his family back home. (Yalnız asker evdeki ailesini özledi.)
  20. She wrote a lonesome poem about the passing of time. (Zamanın geçişine dair yalnız bir şiir yazdı.)
  1. The lonesome hiker enjoyed the solitude of the mountains. (Yalnız yürüyüşçü dağların sessizliğinin keyfini çıkardı.)
  2. He felt lonesome after his breakup with his girlfriend. (Kız arkadaşıyla ayrıldıktan sonra yalnız hissetti.)
  3. The lonesome tree stood alone in the middle of the field. (Yalnız ağaç tarlanın ortasında tek başına duruyordu.)
  4. She watched the lonesome bird fly away into the sunset. (Yalnız kuşun batıya doğru uçtuğunu izledi.)
  5. The lonesome piano played a melancholic melody. (Yalnız piyano hüzünlü bir melodi çaldı.)
  6. He spent a lonesome night in the hotel room, missing his family. (Ailesini özleyerek otel odasında yalnız bir gece geçirdi.)
  7. The lonesome snowman stood in the empty field. (Boş arazide yalnız kar adamı duruyordu.)
  8. She felt lonesome after her best friend moved away. (En iyi arkadaşı taşındıktan sonra yalnız hissetti.)
  9. The lonesome sound of a church bell echoed through the small town. (Kilise çanının yalnız sesi küçük kasabanın içinde yankılandı.)
  10. He found comfort in the lonesome sounds of nature. (Doğanın yalnız seslerinde huzur buldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.