Literal İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Literal İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Literal Kelimesi

Anlamı: Kelime anlamıyla, gerçek anlamda, mecazi olmayan şekilde ifade edilmiş olan.

Örnek Cümleler:

  1. The statement was meant to be taken literal. (Bu ifade kelime anlamıyla alınmak istenmiştir.)
  2. She has a hard time understanding literal language. (O, kelime anlamında kullanılan dili anlamakta zorluk çekiyor.)
  3. The artist took a literal approach to the painting. (Sanatçı resme kelime anlamında yaklaştı.)
  4. The instructions should be followed literal. (Talimatlar kelime anlamıyla takip edilmelidir.)
  5. The word “break a leg” is not meant to be taken literal. ( “Kolay gelsin” ifadesi kelime anlamıyla alınmamalıdır.)
  6. She is a literal person who doesn’t understand sarcasm. (O, sarkazmı anlamayan kelime anlamında bir insandır.)
  7. The novel’s title is a literal description of the story. (Romanın başlığı hikayenin kelime anlamına uygun bir açıklamasıdır.)
  8. The scientific explanation was too literal for me to understand. (Bilimsel açıklama kelime anlamında benim anlayabileceğim kadar basit değildi.)
  9. The phrase “lightning fast” is a literal description of the car’s speed. ( “Yıldırım hızlı” ifadesi arabaların hızının kelime anlamına uygun bir açıklamasıdır.)
  10. He took the question too literal and missed the point. (O, soruyu kelime anlamında alarak noktayı kaçırdı.)
  11. The director wanted a literal interpretation of the script. (Yönetmen senaryonun kelime anlamında yorumlanmasını istedi.)
  12. The metaphor was lost on her because she only thinks in literal terms. (O, sadece kelime anlamında düşündüğü için benzetme ona anlamsız geldi.)
  13. The painting is a literal representation of the landscape. (Resim manzaranın kelime anlamına uygun bir temsili.)
  14. He doesn’t understand irony because he takes everything too literal. (O, her şeyi kelime anlamında alarak ironiyi anlamaz.)
  15. The poem’s meaning is not meant to be taken literal. (Şiirin anlamı kelime anlamında alınmamalıdır.)
  16. The product’s name is a literal description of its function. (Ürünün adı fonksiyonun kelime anlamına uygun bir açıklamasıdır.)
  17. She took his joke too literal and got offended. (O, şakayı kelime anlamında alarak incindi.)
  18. The headline is a literal summary of the article. (Başlık makalenin kelime anlamına uygun bir özeti.)
  19. He is known for his literal interpretations of literature. (O, edebiyatın kelime anlamında yorumlanmasıyla tanınıyor.)
  20. The word “literally” is often used incorrectly as an intensifier.

Devamı:

Örnek Cümleler:

  1. She was so hungry, she could literally eat a horse. (O kadar açtı ki kelimenin tam anlamıyla at bile yesi geldi.)
  2. The stadium was literally packed with fans. (Stadyum kelimenin tam anlamıyla hayranlarla doluydu.)
  3. The water was so cold that it literally took my breath away. (Su o kadar soğuktu ki kelimenin tam anlamıyla nefesimi kesti.)
  4. He was literally jumping for joy when he heard the news. (Haberleri duyunca kelimenin tam anlamıyla sevinçten zıplıyordu.)
  5. I was so tired that I could literally fall asleep standing up. (O kadar yorgundum ki kelimenin tam anlamıyla ayakta uyuyabilirdim.)
  6. The singer’s voice was so beautiful that it literally brought tears to my eyes. (Şarkıcının sesi o kadar güzeldi ki kelimenin tam anlamıyla gözlerimden yaşlar geldi.)
  7. The car was driving so fast that it literally flew off the road. (Araba kelimenin tam anlamıyla yoldan uçtuğu kadar hızlı gidiyordu.)
  8. She was so angry that she literally saw red. (O kadar öfkeliydi ki kelimenin tam anlamıyla kıpkırmızı oldu.)
  9. The storm was so strong that it literally blew the roof off the house. (Fırtına kelimenin tam anlamıyla evin çatısını uçurdu.)
  10. The marathon was so challenging that it literally pushed runners to their limits. (Maraton o kadar zordu ki kelimenin tam anlamıyla koşucuları sınırlarına itti.)
  11. The concert was so loud that it literally shook the ground. (Konser kelimenin tam anlamıyla yeri sarsacak kadar yüksekti.)
  12. The fire was so intense that it literally melted the metal. (Yangın kelimenin tam anlamıyla metali eritti.)
  13. The athlete was so strong that he could literally lift a car. (Sporcu kelimenin tam anlamıyla arabayı kaldırabilirdi kadar güçlüydü.)
  14. The movie was so scary that it literally gave me nightmares. (Film kelimenin tam anlamıyla kabus görmeme neden oldu kadar korkunçtu.)
  15. The comedian’s jokes were so funny that I was literally laughing out loud. (Komedyenin şakaları o kadar komikti ki kelimenin tam anlamıyla gürültüyle gülmeye başladım.)
  16. The mountain was so tall that it literally touched the sky. (Dağ kelimenin tam anlamıyla gökyüzüne dokunacak kadar yüksekti.)
  17. The dessert was so delicious that it literally melted in my mouth. (Tatlı o kadar lezzetliydi ki kelimenin tam anlamıyla ağzımda eridi.)
  18. The orchestra was so talented that they could literally make the instruments sing. (Orkestra kelimenin tam anlamıyla enstrümanları şarkı söyletebilir kadar yetenekliydi.)
  19. The flower garden

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.