Largish İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Largish
Largish, “biraz büyük” veya “oldukça büyük” anlamlarına gelen bir sıfattır.
Örnek Cümleler:
- The largish dog ran down the street. (Biraz büyük köpek sokaktan koştu.)
- She wore a largish hat that covered most of her face. (Yüzünün büyük kısmını kaplayan biraz büyük bir şapka giyiyordu.)
- The hotel room was largish and had a great view. (Otel odası biraz büyük ve harika bir manzarası vardı.)
- The largish fish was hard to catch. (Biraz büyük balık yakalamak zordu.)
- The largish tree provided shade on a hot day. (Biraz büyük ağaç sıcak bir günde gölge sağladı.)
- The largish crowd made it difficult to move. (Biraz büyük kalabalık hareket etmeyi zorlaştırdı.)
- The largish book was too heavy to carry. (Biraz büyük kitap taşımak için çok ağırdı.)
- The largish painting hung on the wall. (Duvara asılmış biraz büyük tablo vardı.)
- The largish price tag made me hesitate. (Biraz büyük fiyat etiketi beni tereddüt ettirdi.)
- The largish sofa took up most of the room. (Biraz büyük koltuk odayı neredeyse tamamen kapladı.)
- The largish airplane flew overhead. (Biraz büyük uçak başımızın üstünden uçtu.)
- The largish pizza was enough to feed the whole family. (Biraz büyük pizza bütün aileyi doyuracak kadar büyüktü.)
- The largish car barely fit in the garage. (Biraz büyük araba garaja neredeyse sığmadı.)
- The largish building dominated the skyline. (Biraz büyük bina silueti kapladı.)
- The largish room was perfect for hosting a party. (Biraz büyük oda parti vermek için mükemmeldi.)
- The largish waves made it difficult to swim. (Biraz büyük dalgalar yüzmeyi zorlaştırdı.)
- The largish bridge spanned the river. (Biraz büyük köprü nehrin üzerine kurulmuştu.)
- The largish screen made it easy to see the movie. (Biraz büyük ekran filmi izlemeyi kolaylaştırdı.)
- The largish box was heavy and hard to lift. (Biraz büyük kutu ağırdı ve kaldırmak zordu.)
- The largish house had plenty of room for a big family. (Biraz büyük ev büyük bir aile için bolca alan sağladı.)
- The largish sculpture towered over the park. (Biraz büyük heykel parkın üzerinde yükseldi.)
- The largish diamond sparkled in the sunlight. (Biraz büyük elmas güneş ışığında parıldadı.)
- The largish boat sailed smoothly across the lake. (Biraz büyük tekne gölde pürüzsüz bir şekilde ilerledi.)
- The largish bouquet of flowers filled the room with a sweet fragrance. (Biraz büyük çiçek demeti odayı tatlı bir kokuyla doldurdu.)
- The largish suitcase was too big to fit in the overhead bin. (Biraz büyük bavul üst rafa sığmayacak kadar büyüktü.)
- The largish restaurant had a diverse menu. (Biraz büyük restoran çeşitli bir menüye sahipti.)
- The largish stadium could hold thousands of fans. (Biraz büyük stadyum binlerce taraftarı alabilirdi.)
- The largish backpack was filled with camping gear. (Biraz büyük sırt çantası kamp malzemeleriyle doluydu.)
- The largish warehouse stored a vast amount of products. (Biraz büyük depo çok sayıda ürünü sakladı.)
- The largish coat kept her warm in the winter. (Biraz büyük palto kışın onu sıcak tuttu.)
(Türkçe karşılıklar koyulmuştur.)
Hemen Yorum Yaz