İnward İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnward İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Word: Inward

Meaning: Towards the inside; coming from within.

Example sentences:

  1. In English: He took an inward breath before diving into the water.
    In Turkish: Yüzmeden önce içine bir nefes aldı.
  2. In English: The company is focused on inward investment.
    In Turkish: Şirket içe doğru yatırıma odaklanmış durumda.
  3. In English: She directed her inward thoughts towards her goals.
    In Turkish: İç düşüncelerini hedeflerine doğru yönlendirdi.
  4. In English: The car had an inward dent on the driver’s side door.
    In Turkish: Arabanın sürücü tarafındaki kapısında içe doğru bir çökme vardı.
  5. In English: The artist’s inward feelings were expressed in his paintings.
    In Turkish: Sanatçının iç düşünceleri tablolarında ifade ediliyordu.
  6. In English: The child turned his inward thoughts into a story.
    In Turkish: Çocuk iç düşüncelerini bir hikayeye dönüştürdü.
  7. In English: The company is undergoing an inward transformation.
    In Turkish: Şirket içe doğru bir dönüşüm geçiriyor.
  8. In English: She tried to keep her inward emotions under control.
    In Turkish: İç duygularını kontrol altında tutmaya çalıştı.
  9. In English: He has an inward sense of humor that not everyone understands.
    In Turkish: Herkesin anlamadığı içe dönük bir mizah anlayışı var.
  10. In English: She had an inward feeling that something was wrong.
    In Turkish: Bir şeylerin yanlış olduğu içine doğan bir hissi vardı.
  11. In English: He focused his attention inward, ignoring the distractions around him.
    In Turkish

    : Dikkatini iç dünyasına odakladı, etrafındaki dikkat dağıtıcıları görmezden geldi.

  12. In English: His inward reflection helped him make an important decision.
    In Turkish: İç düşünceleri, önemli bir karar vermesine yardımcı oldu.
  13. In English: She had an inward struggle with herself before speaking her mind.
    In Turkish: Düşüncelerini söylemeden önce kendisiyle içsel bir mücadele yaşadı.
  14. In English: He felt an inward satisfaction after completing the task.
    In Turkish: Görevi tamamladıktan sonra içsel bir memnuniyet hissetti.
  15. In English: She had an inward fear of public speaking.
    In Turkish: Konuşma yapma korkusu vardı içinde.
  16. In English: He was drawn inward, focusing on his own thoughts.
    In Turkish: İç dünyasına çekilip, kendi düşüncelerine odaklandı.
  17. In English: The book offers an inward look at the author’s personal struggles.
    In Turkish: Kitap, yazarın kişisel mücadelelerine içsel bir bakış sunuyor.
  18. In English: The painting had an inward glow that drew the viewer in.
    In Turkish: Tabloda içe doğru bir ışıltı vardı ve seyirciyi içine çekti.
  19. In English: The singer’s inward passion was evident in her performance.
    In Turkish: Şarkıcının içsel tutkusu performansında açıkça görülüyordu.
  20. In English: She had an inward curiosity about the world around her.
    In Turkish: Çevresindeki dünya hakkında içsel bir merakı vardı.
  21. In English: He tried to keep his inward thoughts to himself.
    In Turkish: İç düşüncelerini kendine saklamaya çalıştı.
  22. In English: She had an inward feeling of regret for not pursuing her dreams.
    <

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.