İnvolved İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnvolved İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Involved (İlgili)

Involved, “ilişkili, dahil olan, karışık” gibi anlamlara gelir. İlgili konuya dahil olan bir kişi ya da nesneyi ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. I don’t want to get involved in their problems. (Onların problemlerine karışmak istemiyorum.)
2. She was involved in a car accident yesterday. (Dün bir araba kazasına karıştı.)
3. The teacher asked for the students to get involved in the class discussion. (Öğretmen, sınıf tartışmasına katılmalarını istedi.)
4. He is involved in a lot of volunteer work. (O, birçok gönüllü çalışmada yer alıyor.)
5. The police suspect that he was involved in the robbery. (Polis, soyguna karıştığını şüpheleniyor.)
6. She became involved in politics at a young age. (Genç yaşta siyasetle ilgilenmeye başladı.)
7. The company is involved in a number of different projects. (Şirket birçok farklı projede yer alıyor.)
8. He didn’t want to get involved in the argument. (Tartışmaya dahil olmak istemedi.)
9. The organization is involved in providing aid to refugees. (Organizasyon, mültecilere yardım etmekle ilgileniyor.)
10. She’s been involved in the music industry for over 20 years. (20 yılı aşkın süredir müzik endüstrisinde yer alıyor.)
11. The investigation revealed that several people were involved in the crime. (Araştırma, suçla birkaç kişinin ilgili olduğunu ortaya çıkardı.)
12. They’re involved in a legal dispute over the ownership of the property. (Mülkiyetin sahipliği konusunda hukuki bir anlaşmazlığın içindeler.)
13. I don’t want to be involved in any drama. (Herhangi bir drama dahil olmak istemiyorum.)
14. The organization is involved in promoting environmental awareness. (Organizasyon, çevre farkındalığının arttırılmasında yer alıyor.)
15. She’s been involved in a lot of charity work lately. (Son zamanlarda birçok hayır işinde yer aldı.)
16. The company is involved in developing new technologies. (Şirket, yeni teknolojilerin geliştirilmesinde yer alıyor.)
17. He’s been involved in a lot of risky business deals. (Çok sayıda riskli iş anlaşmasında yer aldı.)
18. She didn’t want to get involved in the gossip. ( Dedikoduya karışmak istemedi.)
19. The organization is involved in helping children in need. (Organizasyon, ihtiyaç sahibi çocuklara yardım etmekle ilgileniyor.)
20. The students were involved in a project to build a community garden. (Öğrenciler, bir topluluk bahçesi inşa etmek için bir projede yer aldılar.)

Devam etmek (Continue)

Devam etmek, “bir şeye devam etmek, sürdürmek, durmamak” gibi anlamlara gelir. Bir faaliyete veya sürece devam etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. I need to continue studying if I want to pass the exam. (Sınavı geçmek istiyorsam çalışmaya devam etmem gerekiyor.)
2. The team decided to continue with their current strategy. (Takım, mevcut stratejileriyle devam etmeye karar verdi.)
3. She plans to continue working after having a baby. (Bebek sahibi olduktan sonra çalışmaya devam etmeyi planlıyor.)
4. The band will continue playing until midnight. (Grup geceyarısına kadar çalmaya devam edecek.)
5. He was told to continue taking his medication. (İlacını almaya devam etmesi söylendi.)
6. The teacher encouraged the students to continue learning over the summer break. (Öğretmen, öğrencilerin yaz tatilinde öğrenmeye devam etmelerine teşvik etti.)
7. They were able to continue the project despite setbacks. (Engellere rağmen proje üzerinde devam edebildiler.)
8. I will continue to support you no matter what. (Ne olursa olsun seni desteklemeye devam edeceğim.)
9. The company plans to continue expanding into new markets. (Şirket, yeni pazarlara genişlemeye devam etmeyi planlıyor.)
10. Despite the cold weather, the athletes continued their training outside. (Soğuk havaya rağmen, sporcular antrenmanlarını dışarıda sürdürdüler.)
11. She decided to continue her education and pursue a master’s degree. (Yüksek lisans yapmaya karar verdi ve eğitimine devam etmek istedi.)
12. The meeting will continue tomorrow at the same time. (Toplantı yarın aynı saatte devam edecek.)
13. He promised to continue working on the project until it was finished. (Proje bitene kadar üzerinde çalışmaya devam edeceğine söz verdi.)
14. Despite the financial difficulties, the business decided to continue operating. (Mali zorluklara rağmen, işletmenin faaliyetlerine devam etmeye karar verildi.)
15. The team’s success encouraged them to continue pushing themselves. (Takımın başarısı, kendilerini daha da zorlamaya devam etmeleri için onları teşvik etti.)
16. The doctor advised her to continue with her physical therapy. (Doktor, fizik tedavisine devam etmesini önerdi.)
17. The company was able to continue production despite the supply chain disruptions. (Tedarik zinciri aksaklıklarına rağmen, şirket üretimine devam edebildi.)
18. She couldn’t continue her speech because of the interruption. (Müdahale nedeniyle konuşmasına devam edemedi.)
19. The team captain urged his teammates to continue fighting until the end. (Takım kaptanı, takım arkadaşlar