İnterfere İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnterfere İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Interfere

Interfere, Türkçe karşılığı olarak “müdahale etmek” anlamına gelir. Aşağıda, İngilizce örnek cümleler ve Türkçe çevirileri bulabilirsiniz:

1. She doesn’t want anyone to interfere with her personal life. (Kişisel hayatına kimse müdahale etmesini istemiyor.)
2. The teacher didn’t allow the students to interfere with the experiment. (Öğretmen öğrencilerin deney ile müdahale etmesine izin vermedi.)
3. The company’s profits were negatively impacted by government interference. (Şirketin karı hükümet müdahalesinden olumsuz etkilendi.)
4. He didn’t want to interfere with the process, so he stayed quiet. (Sürece müdahale etmek istemedi, bu yüzden sessiz kaldı.)
5. She felt that her parents were interfering with her career choices. (Ebeveynlerinin kariyer seçimleriyle müdahale ettiğini hissetti.)
6. The police officer had to interfere to break up the fight. (Polis memuru kavgayı ayırmak için müdahale etmek zorunda kaldı.)
7. The coach warned the parents not to interfere with their children’s sports performance. (Antrenör, çocuklarının spor performansına müdahale etmemeleri konusunda ebeveynleri uyardı.)
8. The company’s decision-making process was not interfered with by outside influences. (Şirketin karar alma sürecine dış etkiler müdahale etmedi.)
9. She didn’t want to interfere with her friend’s relationship, but she was worried about her. (Arkadaşının ilişkisine müdahale etmek istemedi, ama endişelendi.)
10. The computer virus interfered with the functioning of the software. (Bilgisayar virüsü yazılımın işlevselliğini bozdu.)
11. He asked his sister not to interfere with his plans for the weekend. (Hafta sonu planlarına kızkardeşinin müdahale etmemesini istedi.)
12. The noise from the construction site interfered with her ability to concentrate. (İnşaat alanından gelen gürültü, konsantre olma yeteneğini bozdu.)
13. The manager didn’t want his personal life to interfere with his work responsibilities. (Yönetici, kişisel hayatının iş sorumluluklarıyla müdahale etmesini istemedi.)
14. The new technology interfered with the old system, causing delays. (Yeni teknoloji, gecikmelere neden olan eski sistemle müdahale etti.)
15. She couldn’t sleep because the bright lights were interfering with her ability to relax. (Parlak ışıklar, rahatlamaya müdahale ettiği için uyuyamadı.)
16. He didn’t want his opinions to interfere with the decision-making process. (Görüşlerinin karar alma sürecine müdahale etmesini istemedi.)
17. The weather conditions interfered with the scheduled flight. (Hava koşulları, planlanan uçuş

etmesine müdahale etti.)
18. The judge warned the lawyers not to interfere with the witness’s testimony. (Hakim, avukatları şahidin ifadesine müdahale etmemeleri konusunda uyardı.)

19. The language barrier interfered with their ability to communicate effectively. (Dil bariyeri, etkili iletişim kurma yeteneklerine müdahale etti.)
20. The company’s policies prohibit employees from interfering with each other’s work. (Şirket politikaları, çalışanların birbirlerinin işlerine müdahale etmesini yasaklıyor.)