İnstigator İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnstigator İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Instigator

Instigator Türkçe anlamı: Kışkırtıcı veya tetikleyici kişi ya da şey.

Örnek cümleler:

1. The instigator of the fight was arrested by the police. (Kavganın kışkırtıcısı polis tarafından tutuklandı.)
2. His remarks were designed to instigate conflict between the two groups. (Sözleri iki grup arasında çatışma çıkarmak için tasarlanmıştı.)
3. She is always the instigator of drama in our friend group. (Arkadaş grubumuzda her zaman dramaların tetikleyicisi o.)
4. The company policy forbids instigating a strike. (Şirket politikası grev çıkarmayı kışkırtmayı yasaklar.)
5. The article instigated a heated debate among the readers. (Makale okuyucular arasında ateşli bir tartışmayı tetikledi.)
6. He was accused of instigating the rebellion against the government. (Hükümete karşı isyanı kışkırtmakla suçlandı.)
7. The rumor was instigated by a jealous colleague. (Söylenti kıskanç bir meslektaş tarafından çıkartıldı.)
8. She is not an instigator, but rather a peacemaker. (O bir kışkırtıcı değil, aksine bir barış yapıcısıdır.)
9. The coach warned the team against instigating the opponents. (Antrenör takımı rakipleri kışkırtmaktan uyarmıştı.)
10. The student was punished for instigating cheating in the exam. (Öğrenci sınavda kopya çekmeyi kışkırttığı için cezalandırıldı.)
11. The union leader denied instigating the workers to strike. (Sendika lideri işçileri greve kışkırttığını reddetti.)
12. The politician was accused of instigating hate speech. (Politikacı nefret söylemini kışkırtmakla suçlandı.)
13. His misbehavior instigated a riot in the prison. (Kötü davranışı hapishanede isyanı tetikledi.)
14. The article was written with the intention of instigating change. (Makale değişimi tetiklemek için yazılmıştı.)
15. The police were called to prevent the instigation of violence at the protest. (Protestoda şiddetin kışkırtılmasını önlemek için polis çağrıldı.)
16. The coach accused the opposing team of instigating their player to foul. (Antrenör rakip takımın oyuncusunu faul yapmaya kışkırtmakla suçladı.)
17. She regrets instigating the argument between her parents. (O, ebeveynleri arasında tartışmayı tetiklediği için pişman.)
18. The instigator of the burglary was identified by the security cameras. (Hırsızlığın tetikleyicisi güvenlik kameraları tarafından tespit edildi.)
19. The politician’s comments instigated protests across the country. (Politikacının y

orumları ülke çapında protestolara sebep oldu.)
20. The teacher warned the students about instigating bullying behavior towards their classmates. (Öğretmen sınıf arkadaşlarına karşı zorbalık davranışları kışkırtmaktan öğrencileri uyardı.)