İnquietude İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnquietude İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

“İnquietude” Türkçe anlamı: endişe, kaygı

  1. I felt a sense of inquietude as the deadline approached. (Son teslim tarihine yaklaşırken bir endişe hissettim.)
  2. His inquietude was evident in his anxious expression. (Kaygısı, endişeli ifadesinden belli oluyordu.)
  3. The inquietude in her voice was palpable. (Sesindeki endişe açıkça hissediliyordu.)
  4. I tried to calm my inquietude by taking deep breaths. (Derin nefes alarak endişemi yatıştırmaya çalıştım.)
  5. The inquietude caused by the pandemic has affected people’s mental health. (Pandeminin yarattığı kaygı insanların zihinsel sağlığını etkiledi.)
  6. I couldn’t shake off the inquietude that had been plaguing me all day. (Tüm gün boyunca beni rahatsız eden endişeden kurtulamadım.)
  7. His constant inquietude was beginning to affect those around him. (Sürekli endişesi, etrafındakileri etkilemeye başlamıştı.)
  8. The inquietude I felt before the job interview was almost unbearable. (İş görüşmesinden önce hissettiğim kaygı neredeyse dayanılmazdı.)
  9. The inquietude of the passengers was understandable given the turbulence of the flight. (Uçuşun sarsıntısı göz önüne alındığında, yolcuların endişesi anlaşılabilir.)
  10. She tried to hide her inquietude behind a calm facade. (Sakin bir yüz ifadesiyle endişesini gizlemeye çalıştı.)
  11. The inquietude of not knowing what the future holds can be overwhelming. (Geleceğin ne getireceğini bilmemenin yarattığı endişe ezici olabilir.)
  12. His inquietude about his health was causing him to obsess over every little ache and pain. (Sağlık hakkındaki endişesi, her küçük ağrıya kafayı takmasına neden oluyordu.)
  13. The inquietude in the room was almost tangible as they waited for the results. (Sonuçları beklerken odadaki endişe neredeyse dokunulur gibiydi.)
  14. I tried to distract myself from my inquietude by focusing on my work. (İşime odaklanarak endişemi unutmaya çalıştım.)
  15. The inquietude in her voice made me realize that something was seriously wrong. (Sesindeki endişe, ciddi bir şeyin yanlış olduğunu fark etmemi sağladı.)
  16. The inquietude caused by the storm kept us all awake throughout the night. (Fırtınanın yarattığı endişe bizi tüm gece uykusuz bıraktı.)
  17. The inquietude of the employees was understandable given the uncertainty of their jobs. (İşlerinin belirsizliği göz önüne alındığında, çalışanların endişesi anlaşılabilir.)
  18. His inquietude about the future was preventing him from enjoying the

present moment. (Gelecek hakkındaki endişesi, şimdiki anın tadını çıkarmasını engelliyordu.)
19. The inquietude she felt about her relationship was taking a toll on her mental health. (İlişkisi hakkındaki endişesi, zihinsel sağlığına zarar veriyordu.)

  1. The inquietude in the air was palpable as they waited for the test results. (Test sonuçlarını beklerken havada hissedilen endişe açıktı.)

“İnquietude” Türkçe karşılığı: endişe, kaygı

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.