İnordinately İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İnordinately kelimesinin anlamı:
İnordinately kelimesi aşırı bir şekilde, ölçüsüz bir biçimde anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- She spends inordinately on her wardrobe. (O, gardırobuna aşırı para harcıyor.)
- The car was inordinately expensive. (Araba aşırı pahalıydı.)
- He ate inordinately and felt sick. (O, aşırı yemek yedi ve hasta hissetti.)
- She was inordinately proud of her achievements. (O, başarılarından aşırı gurur duyuyordu.)
- The movie was inordinately long. (Film aşırı uzundu.)
- He had an inordinately high opinion of himself. (Kendine aşırı yüksek bir görüşü vardı.)
- The dress was inordinately tight. (Elbise aşırı sıkıydı.)
- They were inordinately happy to see each other. (Birbirlerini gördüklerinde aşırı mutlu oldular.)
- The book was inordinately difficult to read. (Kitap okuması aşırı zordu.)
- He spent an inordinately long time in the shower. (Duşta aşırı uzun süre geçirdi.)
- She was inordinately fond of chocolate. (O, çikolataya aşırı düşkündü.)
- The dog barked inordinately at strangers. (Köpek yabancılara aşırı derecede havladı.)
- The restaurant was inordinately busy on weekends. (Restoran hafta sonları aşırı derecede yoğundu.)
- The teacher was inordinately strict with her students. (Öğretmen öğrencileriyle aşırı derecede sertti.)
- The baby cried inordinately and wouldn’t stop. (Bebek aşırı derecede ağladı ve durdurulamadı.)
- He had an inordinately large collection of stamps. (Pulların aşırı derecede büyük bir koleksiyonu vardı.)
- The party was inordinately loud and chaotic. (Parti aşırı gürültülü ve kaotikti.)
- The hike was inordinately difficult for her. (Yürüyüşü yapması onun için aşırı derecede zordu.)
- The room was inordinately hot and stuffy. (Oda aşırı derecede sıcak ve bunaltıcıydı.)
- He showed inordinately little concern for others. (Başkalarına aşırı derecede az önem verdi.)
İnordinately kelimesi ile ilgili diğer örnek cümleler:
- She spent inordinately on her vacation and now regrets it. (Tatile aşırı para harcadı ve şimdi pişman.)
- His inordinately loud snoring kept everyone awake at night. (Aşırı derecede yüksek horlaması herkesi gece uyanık tuttu.)
- The company’s CEO was paid an inordinately high salary. (Şirketin CEO’su aşırı derecede yüksek bir maaş aldı.)
- The cake was inordinately sweet and gave me a headache. (Kek aşırı derecede tatlıydı ve başımı ağrıttı.)
- He had an inordinately short temper and often lost his cool. (Aşırı derecede kısa bir sabrı vardı ve sık sık kontrolünü kaybederdi.)
- The artwork was priced inordinately high and nobody could afford it. (Sanat eseri aşırı derecede pahalıya satıldı ve kimse alamadı.)
- She spent an inordinately long time getting ready for the party. (Parti için hazırlanmak için aşırı uzun bir süre harcadı.)
- The traffic was inordinately heavy during rush hour. (İş çıkışı trafiği aşırı derecede yoğundu.)
- He had an inordinately large appetite and could eat a lot. (Aşırı derecede büyük bir iştahı vardı ve çok yiyebilirdi.)
- The noise level in the concert was inordinately high and hurt my ears. (Konserdeki gürültü seviyesi aşırı derecede yüksekti ve kulaklarımı acıttı.)
Hemen Yorum Yaz