İnfiltrate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnfiltrate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnfiltrate Nedir?

İnfiltrate, bir gruba veya yeraltı dünyasına sızarak gizlice bilgi toplama veya faaliyet gösterme anlamına gelen bir fiildir.

Örnek Cümleler:

1. The spy was able to infiltrate the enemy base without being detected. (Casus, düşman üssüne tespit edilmeden sızmayı başardı.)
2. Terrorists have been trying to infiltrate the country for months. (Teröristler, ülkeye aylardır sızmaya çalışıyorlar.)
3. The hacker was able to infiltrate the company’s computer system and steal sensitive information. (Hacker, şirketin bilgisayar sistemine sızmayı başardı ve hassas bilgileri çaldı.)
4. The disease was able to infiltrate the patient’s lungs and cause serious damage. (Hastalık, hastanın akciğerlerine sızmış ve ciddi hasara neden olmuştu.)
5. The police were able to infiltrate the criminal organization and gather evidence. (Polis, suç örgütüne sızmayı başardı ve kanıt topladı.)
6. The water was able to infiltrate the soil and reach the underground aquifer. (Su, toprağa sızmayı başardı ve yeraltı suyuna ulaştı.)
7. The infiltrator was able to pass as a member of the group and gain their trust. (Sızan kişi, grubun bir üyesi gibi davranarak onların güvenini kazanmayı başardı.)
8. The spy was trained to infiltrate enemy territory and gather intelligence. (Casus, düşman topraklarına sızmak ve istihbarat toplamak için eğitildi.)
9. The virus was able to infiltrate the computer network and spread rapidly. (Virüs, bilgisayar ağına sızmayı ve hızla yayılmayı başardı.)
10. The organization was able to infiltrate the government and influence policy decisions. (Örgüt, hükümete sızmayı ve politika kararlarını etkilemeyi başardı.)
11. The spy was caught trying to infiltrate the embassy. (Casus, elçiliğe sızmaya çalışırken yakalandı.)
12. The undercover agent was able to infiltrate the drug cartel and bring down its leaders. (Gizli ajan, uyuşturucu karteline sızmayı başardı ve liderlerini düşürdü.)
13. The bacteria was able to infiltrate the wound and cause an infection. (Bakteri, yaraya sızmış ve enfeksiyona neden olmuştu.)
14. The rebel forces were able to infiltrate the enemy’s defensive line and launch a surprise attack. (Rebel güçleri, düşmanın savunma hattına sızmayı ve sürpriz bir saldırı başlatmayı başardı.)
15. The spy used a fake identity to infiltrate the organization. (Casus, örgüte sızmak için sahte bir kimlik kullandı.)
16. The infiltrator was able to plant a bomb inside the building. (Sızan kişi,

binanın içine bir bomba yerleştirmeyi başardı.)
17. The hacker attempted to infiltrate the government’s computer system but was caught before he could do any damage. (Hacker, hükümetin bilgisayar sistemine sızmaya çalıştı ancak herhangi bir zarar vermeden önce yakalandı.)

18. The spy had to undergo extensive training before he could infiltrate the terrorist group. (Casus, terörist grubuna sızmadan önce kapsamlı bir eğitimden geçmek zorunda kaldı.)
19. The infiltrator was able to gain access to the top-secret documents and leak them to the press. (Sızan kişi, gizli belgelere erişmeyi başardı ve basına sızdırdı.)
20. The virus was able to infiltrate the body’s immune system and cause illness. (Virüs, vücudun bağışıklık sistemine sızmayı ve hastalığa neden olmayı başardı.)

(Türkçe anlamlarını belirtmek için örnek cümlelerin İngilizce kısımlarını mavi ve kalın yazdım.)