İnexplicable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Inexplicable
İngilizce anlamı: Not able to be explained or understood; unexplainable.
Açıklama: Açıklanamayan, anlaşılamayan.
Örnek cümleler:
- The disappearance of the plane remains inexplicable. (Uçağın kaybolması açıklanamaz kaldı.)
- The sudden increase in crime in the area is inexplicable. (Bölgedeki aniden artan suç oranı açıklanamaz.)
- The cause of his illness is still inexplicable. (Hastalığının sebebi hala açıklanamıyor.)
- The inexplicable silence from the other side of the phone made her nervous. (Telefonun diğer tarafından gelen açıklanamayan sessizlik onu endişelendirdi.)
- The inexplicable behavior of the dog confused the owner. (Köpeğin açıklanamayan davranışı sahibini şaşırttı.)
- The inexplicable disappearance of the key has left us locked out of the house. (Anahtarın açıklanamayan kayboluşu evden dışarıda kalmamıza neden oldu.)
- The inexplicable noise coming from the basement gave them chills. (Bodrumdan gelen açıklanamayan gürültü onları ürküttü.)
- The inexplicable change in his mood worried his friends. (Onun ruh halindeki açıklanamayan değişim arkadaşlarını endişelendirdi.)
- The inexplicable smile on her face made him suspicious. (Yüzündeki açıklanamayan gülümseme onu şüphelendirdi.)
- The inexplicable disappearance of the food from the fridge raised eyebrows. (Buzdolabındaki yiyeceklerin açıklanamayan kayboluşu şüpheleri artırdı.)
- The inexplicable delay in the delivery of the package frustrated the recipient. (Paketin teslimindeki açıklanamayan gecikme alıcıyı üzdü.)
- The inexplicable success of the company baffled the competition. (Firmanın açıklanamayan başarısı rakipleri şaşırttı.)
- The inexplicable kindness of the stranger touched her heart. (Yabancının açıklanamayan iyi kalpliliği onun kalbini dokundurdu.)
- The inexplicable events of the night left them scared and confused. (Gece yaşanan açıklanamayan olaylar onları korkuttu ve şaşırttı.)
- The inexplicable absence of the teacher disrupted the class. (Öğretmenin açıklanamayan yokluğu sınıfı dağıttı.)
- The inexplicable attraction she felt towards him surprised her. (Ona karşı hissettiği açıklanamayan çekim onu şaşırttı.)
- The inexplicable smell in the room made them feel sick. (Odadaki açıklanamayan koku onları hasta etti.)
- The inexplicable power outage caused chaos in the city. (Açıklanamayan elektrik kesintisi şehirde kaos yarattı.)
- The inexplicable beauty of the landscape left them speechless. (Manzaranın açıklan
amayan güzelliği onları konuşamaz hale getirdi.)
20. The inexplicable coincidence of running into each other in a foreign country amazed them. (Yabancı bir ülkede karşılaşmalarının açıklanamayan tesadüfü onları şaşırttı.)
Hemen Yorum Yaz