İnexplicable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnexplicable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Inexplicable

İngilizce anlamı: Not able to be explained or understood; unexplainable.

Açıklama: Açıklanamayan, anlaşılamayan.

Örnek cümleler:

  1. The disappearance of the plane remains inexplicable. (Uçağın kaybolması açıklanamaz kaldı.)
  2. The sudden increase in crime in the area is inexplicable. (Bölgedeki aniden artan suç oranı açıklanamaz.)
  3. The cause of his illness is still inexplicable. (Hastalığının sebebi hala açıklanamıyor.)
  4. The inexplicable silence from the other side of the phone made her nervous. (Telefonun diğer tarafından gelen açıklanamayan sessizlik onu endişelendirdi.)
  5. The inexplicable behavior of the dog confused the owner. (Köpeğin açıklanamayan davranışı sahibini şaşırttı.)
  6. The inexplicable disappearance of the key has left us locked out of the house. (Anahtarın açıklanamayan kayboluşu evden dışarıda kalmamıza neden oldu.)
  7. The inexplicable noise coming from the basement gave them chills. (Bodrumdan gelen açıklanamayan gürültü onları ürküttü.)
  8. The inexplicable change in his mood worried his friends. (Onun ruh halindeki açıklanamayan değişim arkadaşlarını endişelendirdi.)
  9. The inexplicable smile on her face made him suspicious. (Yüzündeki açıklanamayan gülümseme onu şüphelendirdi.)
  10. The inexplicable disappearance of the food from the fridge raised eyebrows. (Buzdolabındaki yiyeceklerin açıklanamayan kayboluşu şüpheleri artırdı.)
  11. The inexplicable delay in the delivery of the package frustrated the recipient. (Paketin teslimindeki açıklanamayan gecikme alıcıyı üzdü.)
  12. The inexplicable success of the company baffled the competition. (Firmanın açıklanamayan başarısı rakipleri şaşırttı.)
  13. The inexplicable kindness of the stranger touched her heart. (Yabancının açıklanamayan iyi kalpliliği onun kalbini dokundurdu.)
  14. The inexplicable events of the night left them scared and confused. (Gece yaşanan açıklanamayan olaylar onları korkuttu ve şaşırttı.)
  15. The inexplicable absence of the teacher disrupted the class. (Öğretmenin açıklanamayan yokluğu sınıfı dağıttı.)
  16. The inexplicable attraction she felt towards him surprised her. (Ona karşı hissettiği açıklanamayan çekim onu şaşırttı.)
  17. The inexplicable smell in the room made them feel sick. (Odadaki açıklanamayan koku onları hasta etti.)
  18. The inexplicable power outage caused chaos in the city. (Açıklanamayan elektrik kesintisi şehirde kaos yarattı.)
  19. The inexplicable beauty of the landscape left them speechless. (Manzaranın açıklan

amayan güzelliği onları konuşamaz hale getirdi.)
20. The inexplicable coincidence of running into each other in a foreign country amazed them. (Yabancı bir ülkede karşılaşmalarının açıklanamayan tesadüfü onları şaşırttı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.