İncredulity İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncredulity İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncredulity

İncredulity, bir şeye inanmakta zorlanma, şüphe, kuşku anlamlarına gelmektedir.

  1. I stared at her with incredulity, unable to believe what she was saying. (Ona inanamayarak şaşkınlıkla bakıyordum.)
  2. His claim was met with incredulity by the other scientists. (Diğer bilim adamları tarafından şüpheyle karşılandı.)
  3. She expressed incredulity at the idea that he would ever cheat on her. (Onun hiçbir zaman onu aldatmayacağı fikrine şüpheyle yaklaştı.)
  4. The audience listened to the magician’s explanation in incredulity. (Sihirbazın açıklamasını kuşkuyla dinlediler.)
  5. The police officer looked at him with incredulity when he claimed to have seen a UFO. (UFO gördüğünü iddia ettiğinde, polis memuru ona inanmayarak baktı.)
  6. She shook her head in incredulity when she heard the news. (Haberleri duyduğunda, şüpheyle başını salladı.)
  7. The idea that he could win the race filled him with incredulity. (Yarışı kazanabileceği fikri onu kuşkuyla doldurdu.)
  8. His incredulity turned to anger when he realized he had been lied to. (Yalan söylendiğini fark edince şüphesi öfkeye dönüştü.)
  9. The man’s story was met with incredulity by the police. (Adamın hikayesi polis tarafından şüpheyle karşılandı.)
  10. She looked at the painting with incredulity, unable to believe it was worth millions. (Milyonlarca dolar değerinde olduğuna inanamayarak tabloya baktı.)
  11. The teacher looked at the student with incredulity when he said he had finished all his homework. (Tüm ödevlerini bitirdiğini söylediğinde öğretmen ona şüpheyle baktı.)
  12. The audience watched the magician’s trick with incredulity, trying to figure out how he did it. (Sihirbazın numarasını kuşkuyla izlediler ve nasıl yaptığını anlamaya çalıştılar.)
  13. The idea of aliens visiting Earth filled him with incredulity. (Dünya’yı ziyaret eden uzaylıların fikri onu kuşkuyla doldurdu.)
  14. The scientist’s theory was met with incredulity by his peers. (Bilim adamının teorisi meslektaşları tarafından şüpheyle karşılandı.)
  15. She looked at him with incredulity when he said he had never heard of the Beatles. (Beatles’ı hiç duymadığını söylediğinde, ona kuşkuyla baktı.)
  16. The thought of jumping out of an airplane filled him with incredulity. (Uçaktan atlamak fikri onu kuşkuyla doldurdu.)
  17. His claim that he could speak five languages fluently was met with incredulity. (Beş dilde akıcı bir şekilde konuşabileceği

iddiası şüpheyle karşılandı.)
18. The news of the celebrity’s death was met with incredulity by her fans. (Ünlünün ölüm haberi hayranları tarafından şüpheyle karşılandı.)

  1. The detective looked at the suspect with incredulity when he said he had no idea how the victim died. (Kurbanın nasıl öldüğü hakkında hiçbir fikrim yok dediğinde, dedektif ona kuşkuyla baktı.)
  2. The politician’s promise to end poverty was met with incredulity by many people. (Yoksulluğu sona erdirmek için yaptığı vaat, birçok insan tarafından şüpheyle karşılandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.