İnconspicuously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnconspicuously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnconspicuously Nedir?

İnconspicuously İngilizce bir sıfat olarak “görünmez, fark edilmez, göze batmayan” anlamına gelir.

1. He inconspicuously slipped the note into her pocket. (O notu göze batmayacak şekilde onun cebine koydu.)
2. The spy inconspicuously gathered information for months. (Casus, aylar boyunca fark edilmeden bilgi topladı.)
3. The small camera can be inconspicuously hidden in a pen. (Küçük kamera, kalemin içinde fark edilmeyecek şekilde saklanabilir.)
4. The thief inconspicuously slipped out of the store with the stolen goods. (Hırsız, çalınan mallarla birlikte göze batmadan mağazadan çıktı.)
5. She tried to inconspicuously adjust her dress while no one was looking. (Kimse bakmazken elbisesini fark edilmeden düzeltmeye çalıştı.)
6. The plain clothes police officer inconspicuously mingled with the crowd. (Sivil polis memuru, kalabalık arasına karışarak fark edilmeden gezindi.)
7. The chameleon inconspicuously blended into its surroundings. (Kamaleon, çevresine fark edilmeden uyum sağladı.)
8. The artist inconspicuously signed his name in the corner of the painting. (Sanatçı, tablonun köşesine fark edilmeden adını yazdı.)
9. The company inconspicuously released a new product without any advertising. (Şirket, hiçbir reklam yapmadan fark edilmeden yeni bir ürün piyasaya sürdü.)
10. The waiter inconspicuously refilled our glasses while we were deep in conversation. (Garson, biz derin bir sohbetteyken fark edilmeden bardaklarımızı doldurdu.)
11. The small bird inconspicuously perched on the branch. (Küçük kuş, dalda fark edilmeden kondu.)
12. The actor inconspicuously entered the theater through the back door. (Aktör, arka kapıdan fark edilmeden tiyatroya girdi.)
13. The hacker inconspicuously gained access to the company’s computer system. (Hacker, şirketin bilgisayar sistemine fark edilmeden erişti.)
14. The delivery person inconspicuously left the package on the doorstep. (Teslimatçı, paketi fark edilmeden kapının önüne bıraktı.)
15. The cat inconspicuously snuck up on the mouse. (Kedi, fark edilmeden fareye yaklaştı.)
16. The car inconspicuously merged into traffic. (Araba, trafiğe fark edilmeden katıldı.)
17. The thief inconspicuously hid behind the bushes. (Hırsız, çalıların arkasına fark edilmeden saklandı.)
18. The witness inconspicuously slipped away before the trial began. (Tanık, duruşma başlamadan önce fark edilmeden kayboldu.)

19. The couple inconspicuously held hands under the table. (Çift, masanın altında fark edilmeden el ele tutuştu.)
20. The security guard inconspicuously patrolled the area, keeping an eye out for any suspicious activity. (Güvenlik görevlisi, şüpheli aktiviteler için göz kulak olmak üzere fark edilmeden bölgede devriye gezdi.)