İnconsolable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnconsolable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Inconsolable

İngilizce anlamı: unable to be comforted or consoled; impossible to alleviate or lessen

İnconsolable kelimesi, Türkçe’de “teselli edilemez, avunulamaz, hafifletilemez” gibi anlamlara gelir. İşte bu kelimenin kullanıldığı 20 örnek cümle:

1. After the loss of his beloved wife, he was inconsolable for months. (Eşi kaybettikten sonra aylarca teselli edilemezdi.)
2. She was inconsolable when she failed the exam. (Sınavı geçemediğinde avunulamazdı.)
3. The children were inconsolable when their pet died. (Evcil hayvanları öldüğünde çocuklar avunulamazdı.)
4. He became inconsolable when he found out he had cancer. (Kanser olduğunu öğrendiğinde hafifletilemez hale geldi.)
5. The family was inconsolable after the sudden death of their grandfather. (Dedelerinin ani ölümünden sonra aileleri hafifletilemez hale geldi.)
6. She was inconsolable after her boyfriend broke up with her. (Erkek arkadaşıyla ayrıldıktan sonra avunulamaz hale geldi.)
7. The whole town was inconsolable after the tragic accident. (Tragik kazadan sonra bütün şehir hafifletilemez hale geldi.)
8. He was inconsolable when he failed to save his best friend from drowning. (En iyi arkadaşını boğulmaktan kurtaramadığında teselli edilemez hale geldi.)
9. The fans were inconsolable after their favorite team lost the championship. (Favori takımlarının şampiyonluğu kaybettiğinde taraftarlar hafifletilemez hale geldi.)
10. She was inconsolable when her mother passed away. (Annesi öldüğünde avunulamaz hale geldi.)
11. He was inconsolable when his business failed. (İşleri iflas edince hafifletilemez hale geldi.)
12. The residents were inconsolable after the earthquake destroyed their homes. (Deprem evlerini yıktığında yerliler hafifletilemez hale geldi.)
13. The child was inconsolable after losing his favorite toy. (Favori oyuncak kaybolduğunda çocuk avunulamaz hale geldi.)
14. She was inconsolable when her dog died. (Köpeği öldüğünde avunulamaz hale geldi.)
15. He was inconsolable when he realized he missed his flight. (Uçağı kaçırdığını fark ettiğinde teselli edilemez hale geldi.)
16. The parents were inconsolable when their child was diagnosed with a terminal illness. (Çocuklarına ölümcül bir hastalık teşhisi konulduğunda ebeveynler hafifletilemez hale geldi.)
17. She was inconsolable when her best friend moved away. (En iyi arkadaşı taşındığında avunulamaz hale

18. The team was inconsolable after losing the game in the last minute. (Son dakikada kaybedilen maçtan sonra takım hafifletilemez hale geldi.)
19. He was inconsolable when he lost his job. (İşini kaybettiğinde teselli edilemez hale geldi.)
20. The family was inconsolable when their house was destroyed by a fire. (Evleri yangında yıkıldığında aile hafifletilemez hale geldi.)

Overall, the word “inconsolable” is used to describe a state of extreme sadness or grief that cannot be comforted or lessened. It can be used to describe a wide range of situations, from personal loss to natural disasters to personal failures.