İncohorent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncohorent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Incoherent

İncoherent, Türkçe’de tutarsız, bağlantısız veya anlamsız anlamına gelir. Bu kelime bir düşüncenin, bir konuşmanın, bir yazının veya bir davranışın birbiriyle uyumlu veya mantıklı bir şekilde bağlantılı olmadığı anlamında kullanılır.

Örnek cümleler:

1. His speech was completely incoherent and nobody could understand what he was saying. (Onun konuşması tamamen anlamsızdı ve kimse ne söylediğini anlayamadı.)
2. The essay was so incoherent that the teacher gave it back to the student to rewrite. (Deneme o kadar bağlantısızdı ki öğretmen öğrenciye yeniden yazması için geri verdi.)
3. Her argument was incoherent and lacked any evidence to support it. (Onun argümanı tutarsızdı ve desteklemek için herhangi bir kanıtı yoktu.)
4. The movie had an incoherent plot that left the audience confused. (Filmin bağlantısız bir kurgusu vardı ve izleyicileri kafası karışık bıraktı.)
5. After drinking too much, his speech became incoherent and slurred. (Çok fazla içtikten sonra konuşması tutarsız ve peltekleşti.)
6. The book’s narrative was incoherent, with events happening without explanation. (Kitabın anlatımı tutarsızdı, olaylar açıklama olmadan meydana geliyordu.)
7. The team’s strategy was incoherent, with each member going in different directions. (Takımın stratejisi tutarsızdı, her üye farklı yönlere gidiyordu.)
8. The politician’s argument was incoherent and contradictory to what he had previously stated. (Politikacının argümanı tutarsız ve önceden belirttiğiyle çelişiyordu.)
9. The comedian’s jokes were incoherent and didn’t make any sense. (Komedyenin şakaları tutarsızdı ve hiçbir anlam ifade etmiyordu.)
10. The art exhibit’s pieces were incoherent and didn’t seem to have a common theme. (Sanat sergisindeki parçalar tutarsızdı ve ortak bir tema gibi görünmüyordu.)
11. The company’s mission statement was incoherent and didn’t clearly define their goals. (Şirketin misyon beyanı tutarsızdı ve hedeflerini net bir şekilde tanımlamadı.)
12. His behavior was incoherent, with sudden mood swings and unpredictable actions. (Davranışı tutarsızdı, ani ruh halleri ve öngörülemeyen eylemler vardı.)
13. The song’s lyrics were incoherent, with phrases that didn’t make sense together. (Şarkının sözleri tutarsızdı, birlikte anlamları olmayan ifadeler vardı.)
14. The company’s financial report was incoherent and didn’t provide a clear picture of their financial health. (Şirketin mali raporu tutars

15. The student’s essay was incoherent, with ideas that didn’t flow logically. (Öğrencinin denemesi tutarsızdı, mantıklı bir şekilde akışkan olmayan fikirler vardı.)
16. The conversation was incoherent, with each person talking over the other. (Sohbet tutarsızdı, herkes birbirinin üstünde konuşuyordu.)
17. The instructions were incoherent and didn’t make sense to the students. (Talimatlar tutarsızdı ve öğrenciler için anlamlı değildi.)
18. The architecture of the building was incoherent, with different styles mashed together. (Bina mimarisi tutarsızdı, farklı stiller bir arada kullanılmıştı.)
19. The novel’s plot was incoherent, with too many subplots that didn’t connect. (Romanın kurgusu tutarsızdı, bağlantısı olmayan çok fazla yan hikaye vardı.)
20. The company’s marketing campaign was incoherent, with ads that didn’t clearly communicate the product’s benefits. (Şirketin pazarlama kampanyası tutarsızdı, ürünün faydalarını açık bir şekilde iletmeyen reklamlar vardı.)