İncoherent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncoherent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Incoherent

İncoherent, organize olmayan veya mantıksız olan anlamına gelir.

1. She was so upset that she spoke in an incoherent manner. (O kadar üzgündü ki mantıksız bir şekilde konuştu.)
2. His essay was incoherent and lacked structure. (Onun denemesi organize olmayan ve yapısal olarak eksikti.)
3. The politician’s speech was incoherent and failed to address the key issues. (Politikacının konuşması mantıksızdı ve ana sorunları ele almada başarısız oldu.)
4. After drinking heavily, his thoughts became incoherent. (Aşırı içtikten sonra, düşünceleri mantıksız hale geldi.)
5. The professor’s lecture was incoherent and difficult to follow. (Profesörün dersi mantıksızdı ve takip etmesi zordu.)
6. The witness’s testimony was incoherent and lacked credibility. (Tanığın ifadesi mantıksızdı ve güvenilirliği yoktu.)
7. Her argument was incoherent and failed to persuade anyone. (Argümanı mantıksızdı ve hiç kimseyi ikna etmeyi başaramadı.)
8. The instructions on the manual were incoherent and confusing. (Kılavuzdaki talimatlar mantıksız ve karışıktı.)
9. His reasoning was incoherent and lacked coherence. (Mantığı mantıksızdı ve tutarlılıktan yoksundu.)
10. The plot of the movie was incoherent and hard to follow. (Filmin konusu mantıksızdı ve takip etmesi zordu.)
11. Her writing was incoherent and lacked clarity. (Yazısı mantıksızdı ve netlikten yoksundu.)
12. The report was incoherent and failed to address the main issues. (Rapor mantıksızdı ve ana sorunları ele almada başarısız oldu.)
13. His ideas were incoherent and lacked depth. (Fikirleri mantıksızdı ve derinliğinden yoksundu.)
14. The conversation was incoherent and difficult to follow. (Sohbet mantıksızdı ve takip etmesi zordu.)
15. The article was incoherent and lacked a clear thesis. (Makale mantıksızdı ve net bir tezi yoktu.)
16. Her speech was incoherent and lacked coherence. (Konuşması mantıksızdı ve tutarlılıktan yoksundu.)
17. The argument was incoherent and failed to convince the jury. (Argüman mantıksızdı ve jürinin ikna edilmesinde başarısız oldu.)
18. The lyrics of the song were incoherent and lacked meaning. (Şarkının sözleri mantıksızdı ve anlamsızdı.)
19. His reasoning was incoherent and lacked logical flow. (Mantığı mantıksızdı ve mantıklı akıştan yoksundu.)
20. The poem was incoherent and lacked structure. (Şiir mantıksızdı ve yapısal olarak eksikti.)

More Examples

21. The design of the website was incoherent and difficult to navigate. (Web sitesinin tasarımı mantıksızdı ve gezinmesi zordu.)
22. Her behavior was incoherent and erratic. (Davranışları mantıksız ve dengesizdi.)
23. The presentation was incoherent and failed to convey the message effectively. (Sunum mantıksızdı ve mesajı etkili bir şekilde iletemedi.)
24. The organization of the report was incoherent and confusing. (Raporun organizasyonu mantıksızdı ve kafa karıştırıcıydı.)
25. His speech was incoherent and full of contradictions. (Konuşması mantıksızdı ve çelişkilerle doluydu.)
26. The conversation was incoherent and lacked a clear direction. (Sohbet mantıksızdı ve net bir yönelimden yoksundu.)
27. The argument was incoherent and lacked evidence to support it. (Argüman mantıksızdı ve desteklemek için kanıt eksikliği vardı.)
28. The play was incoherent and difficult to follow. (Oyun mantıksızdı ve takip etmesi zordu.)
29. The speaker’s argument was incoherent and failed to convince the audience. (Konuşmacının argümanı mantıksızdı ve izleyicileri ikna edemedi.)
30. The story was incoherent and lacked a clear plot. (Hikaye mantıksızdı ve net bir kurgudan yoksundu.)