İncapacitated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncapacitated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncapacitated Nedir?

İncapacitated kelimesi Türkçe’de “aciz, işlevsiz, yeteneksiz, işe yaramaz” anlamlarına gelir. İngilizce’de ise “unable to act or respond effectively; lacking power or ability” gibi anlamları vardır.

Örnek Cümleler:

  1. The accident left him incapacitated for months. (Kaza sonrası aylarca işlevsiz kaldı.)
  2. She was incapacitated by fear. (Korkudan aciz kaldı.)
  3. The stroke left him partially incapacitated. (Felç, onu kısmen işlevsiz bıraktı.)
  4. He became incapacitated due to a severe illness. (Ciddi bir hastalık nedeniyle aciz kaldı.)
  5. The broken arm incapacitated her from doing household chores. (Kırık kol, ev işleri yapmasını engelledi.)
  6. The virus left him incapacitated for weeks. (Virüs, onu haftalarca işlevsiz bıraktı.)
  7. She was incapacitated by a migraine. (Migren nedeniyle aciz kaldı.)
  8. His alcohol addiction left him incapacitated for years. (Alkol bağımlılığı, yıllarca aciz bıraktı.)
  9. The soldier was incapacitated in battle. (Asker savaşta işlevsiz hale geldi.)
  10. The medication left her incapacitated for hours. (İlaç, onu saatlerce işlevsiz bıraktı.)
  11. The lack of funding incapacitated the project. (Finansman eksikliği, projeyi işlevsiz kıldı.)
  12. The storm incapacitated the city’s infrastructure. (Fırtına, şehrin altyapısını işlevsiz hale getirdi.)
  13. The injury incapacitated him from playing sports. (Sakatlık, onu spor yapamaz hale getirdi.)
  14. The economic crisis incapacitated many businesses. (Ekonomik kriz, birçok işletmeyi işlevsiz hale getirdi.)
  15. The power outage incapacitated the hospital’s equipment. (Elektrik kesintisi, hastanenin ekipmanını işlevsiz kıldı.)
  16. The employee’s misconduct incapacitated his chances of promotion. (Çalışanın hataları, terfi şansını işlevsiz kıldı.)
  17. The legal dispute incapacitated the company’s operations. (Hukuk davası, şirketin işlemlerini işlevsiz hale getirdi.)
  18. The old age incapacitated her from doing certain activities. (Yaşlılık, belirli aktiviteleri yapamaz hale getirdi.)
  19. The faulty equipment incapacitated the factory’s production. (Arızalı ekipman, fabrikanın üretimini işlevsiz hale getirdi.)
  20. The lack of education incapacitated her from pursuing her dream career. (Eğitim eksikliği, hayalindeki kariyere ulaşmasını engelledi.)
  1. The severe weather conditions incapacitated the transportation system. (Şiddetli hava koşulları, ulaşım sistemini işlevsiz hale getirdi.)
  2. The company’s financial troubles incapacitated its ability to expand. (Şirketin finansal sıkıntıları, genişlemesine engel oldu.)
  3. The medication he took left him incapacitated for days. (Aldığı ilaç, onu günlerce işlevsiz bıraktı.)
  4. The lack of sleep incapacitated her from performing well at work. (Uyku eksikliği, işinde iyi performans göstermesini engelledi.)
  5. The fire incapacitated the building’s electrical system. (Yangın, binanın elektrik sisteminin işlevsiz hale gelmesine neden oldu.)
  6. The earthquake incapacitated the city’s infrastructure for months. (Deprem, şehrin altyapısının aylarca işlevsiz kalmasına neden oldu.)
  7. The criminal’s attack incapacitated the victim. (Suçlunun saldırısı, kurbanın işlevsiz hale gelmesine neden oldu.)
  8. The lack of proper training incapacitated the new employee from performing the job. (Uygun eğitim eksikliği, yeni çalışanın işi yapmasını engelledi.)
  9. The illness incapacitated her from attending the important meeting. (Hastalık, önemli toplantıya katılmasını engelledi.)
  10. The malfunctioning equipment incapacitated the lab’s experiments. (Arızalı ekipman, laboratuvardaki deneylerin işlevsiz hale gelmesine neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.