İnadequacy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnadequacy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Inadequacy (Yetersizlik)

İnadequacy kelimesi bir şeyin yeterli olmaması ya da gereksinimleri karşılayamaması anlamına gelir.

  1. Despite his experience, his inadequacy was evident in the project.
    (O deneyimine rağmen, projede yetersizliği belirginleşti.)

  2. Her teacher’s remarks only served to increase her feelings of inadequacy.
    (Öğretmeninin yorumları, yetersizlik duygusunu arttırmaktan başka bir işe yaramadı.)

  3. He felt a sense of inadequacy when he compared his work to his colleague’s.
    (İşini meslektaşınınkine kıyasladığında, yetersizlik hissi duydu.)

  4. The team’s inadequacy in defense cost them the game.
    (Takımın savunmadaki yetersizliği, onlara maçı kaybettirdi.)

  5. The company’s inadequacy in providing proper training to its employees was evident.
    (Şirketin çalışanlarına uygun eğitim sağlama konusundaki yetersizliği açıktı.)

  6. She blamed her inadequacy for not being able to meet the project’s deadline.
    (O, proje teslim tarihini kaçıramadığı için yetersizliğini suçladı.)

  7. The inadequacy of the emergency services was highlighted during the disaster.
    (İtfaiye, polis gibi acil servislerin yetersizliği felaket sırasında vurgulandı.)

  8. His inadequacy in math was a major hindrance to his academic success.
    (Matematikteki yetersizliği, akademik başarısını engelleyen büyük bir sorundu.)

  9. The company’s inadequacy to adapt to changing market conditions caused its downfall.
    (Şirketin değişen piyasa koşullarına uyum sağlamadaki yetersizliği, çöküşüne neden oldu.)

  10. His sense of inadequacy prevented him from pursuing his dreams.
    (Yetersizlik hissi, hayallerini takip etmesine engel oldu.)

  11. The inadequacy of the equipment made it difficult to complete the task.
    (Ekipmanın yetersizliği, görevi tamamlamayı zorlaştırdı.)

  12. The company’s inadequacy in addressing customer complaints led to a loss of business.
    (Şirketin müşteri şikayetlerine yanıt vermedeki yetersizliği, iş kaybına neden oldu.)

  13. Her feeling of inadequacy was compounded by her fear of failure.
    (Yetersizlik hissi, başarısızlık korkusuyla birleşerek daha da arttı.)

  14. The inadequacy of the infrastructure made it difficult to develop the area.
    (Altyapının yetersizliği, bölgenin gelişimini zorlaştırdı.)

  15. The student’s inadequacy in writing was evident in his essays.
    (Öğrencinin yazma konusundaki yetersizliği, denemelerinde açıkça görülebiliyordu.)

  1. The team’s inadequacy in communication resulted in misunderstandings and delays.
    (Takımın iletişimdeki yetersizliği, yanlış anlamalara ve gecikmelere yol açtı.)

  2. The teacher’s inadequacy in explaining the concept left the students confused.
    (Öğretmenin kavramı açıklamadaki yetersizliği, öğrencileri kafası karışık bıraktı.)

  3. The company’s inadequacy in safety protocols led to a workplace accident.
    (Şirketin güvenlik protokollerindeki yetersizliği, iş kazasına neden oldu.)

  4. His feeling of inadequacy was exacerbated by his colleagues’ constant criticism.
    (Yetersizlik hissi, meslektaşlarının sürekli eleştirileriyle daha da kötüleşti.)

  5. The inadequacy of the resources provided hindered the success of the project.
    (Sağlanan kaynakların yetersizliği, projenin başarısını engelledi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.