İll-Fated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İll-fated Nedir?
İll-fated, kötü bir kader veya yazgıya sahip olan anlamına gelir. Bir kişinin ya da bir şeyin başına kötü olayların gelmesi önceden belirlenmiş gibidir.
Örnek Cümleler:
- Despite his best efforts, John’s ill-fated business venture failed. (John’un en iyi çabalarına rağmen, kötü kaderli iş girişimi başarısız oldu.)
- The Titanic was an ill-fated ship that sank on its maiden voyage. (Titanic, ilk seferinde battığı için kötü kaderli bir gemi olarak bilinir.)
- The town’s ill-fated attempt to revitalize its economy ended in bankruptcy. (Kentin ekonomisini canlandırmak için yaptığı kötü kaderli girişim iflasla sonuçlandı.)
- The young couple’s ill-fated love affair was doomed from the start. (Genç çiftin kötü kaderli aşkı başlangıçtan itibaren kaderine mahkumdu.)
- The ill-fated expedition to the South Pole ended in tragedy. (Güney Kutbu’na yapılan kötü kaderli keşif seferi trajediyle sonuçlandı.)
- The company’s ill-fated decision to expand into new markets led to its downfall. (Şirketin yeni pazarlara genişlemek için verdiği kötü kaderli karar, çöküşüne neden oldu.)
- The ill-fated soldier was killed in action on the first day of the war. (Kötü kaderli asker, savaşın ilk gününde çatışmada öldürüldü.)
- The play was an ill-fated production that closed after just one week. (Oyun, sadece bir hafta sonra kapanan kötü kaderli bir yapımdı.)
- The village’s ill-fated attempt to resist the invading army ended in massacre. (Köye saldıran orduya karşı direnme girişimi, katliamla sonuçlanan kötü kaderli bir deneyim oldu.)
- The ill-fated hiker was lost in the wilderness for days before being rescued. (Kötü kaderli yürüyüşçü, kurtarılana kadar günlerce vahşi doğada kayboldu.)
- The ill-fated election campaign was plagued by scandals and controversies. (Kötü kaderli seçim kampanyası, skandallar ve tartışmalarla doluydu.)
- The doomed lovers were an ill-fated couple from different social classes. (Kaderlerine mahkum olan sevgililer, farklı sosyal sınıflardan kötü kaderli bir çiftti.)
- The ill-fated airplane crashed into the ocean, killing all onboard. (Kötü kaderli uçak, denize çakılarak tüm yolcuları öldürdü.)
- The ill-fated company was unable to recover from the scandal that destroyed its reputation. (Kötü kaderli şirket, itibarını yok eden skandaldan kurtulamadı
- The ill-fated marriage ended in divorce after just a few months. (Kötü kaderli evlilik, sadece birkaç ay sonra boşanmayla sonuçlandı.)
- The expedition’s ill-fated attempt to climb the mountain resulted in the death of several climbers. (Keşif ekibinin kötü kaderli dağa tırmanma girişimi, birkaç dağcının ölümüyle sonuçlandı.)
- The ill-fated car trip was cut short by a flat tire and a severe storm. (Kötü kaderli araba yolculuğu, patlayan lastik ve şiddetli bir fırtına nedeniyle kısa kesildi.)
- The ill-fated movie was a box-office disaster, losing millions of dollars. (Kötü kaderli film, milyonlarca dolar kaybeden bir gişe felaketi oldu.)
- The ill-fated rescue mission failed to save the trapped miners. (Kötü kaderli kurtarma operasyonu, mahsur kalan madencileri kurtaramadı.)
- The ill-fated decision to trust the wrong people led to the company’s downfall. (Yanlış insanlara güvenmek için verilen kötü kaderli karar, şirketin çöküşüne neden oldu.)
Hemen Yorum Yaz