Hothead İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hothead İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hothead

Hothead, Türkçe anlamıyla “çabuk kızan, öfkeli kimse” anlamına gelir. Aşağıda hothead kelimesinin İngilizce cümle içinde kullanımına örnekler verilmiştir.

  1. My boss is a hothead and always loses his temper. (Patronum çabuk kızan biri ve her zaman sinirleniyor.)
  2. You need to learn to control your temper, otherwise people will think you’re a hothead. (Öfkene hakim olmayı öğrenmelisin, aksi takdirde insanlar seni çabuk kızan biri olarak düşünebilirler.)
  3. He’s such a hothead that he got into a fight with his neighbor over a parking spot. (O kadar çabuk kızar ki, park yeri yüzünden komşusuyla kavga etti.)
  4. I don’t want to work with him anymore – he’s too much of a hothead. (Artık onunla çalışmak istemiyorum – o çabuk kızan biri.)
  5. Her hotheadedness often gets her into trouble. (Onun çabuk kızan tavırları sık sık sorun yaratır.)
  6. He’s a talented player, but his hotheadedness often gets him sent off the field. (Yetenekli bir oyuncu ama çabuk kızan yapısı sık sık sahadan atılmasına neden oluyor.)
  7. I can’t work with a hothead like him – he’s always yelling and throwing things. (Onun gibi bir çabuk kızanla çalışamam – her zaman bağırıp şeyleri fırlatıyor.)
  8. His hotheadedness caused him to say something he regretted later. (Çabuk kızan yapısı onun daha sonra pişman olacağı bir şey söylemesine neden oldu.)
  9. She’s not a hothead, but she can be very stubborn at times. (O çabuk kızan biri değil ama bazen çok inatçı olabiliyor.)
  10. I can’t stand his hotheadedness – he always ruins our plans. (Onun çabuk kızan tavırlarını tahammül edemiyorum – her zaman planlarımızı bozuyor.)
  11. His hotheadedness is a major problem in our relationship. (Onun çabuk kızan yapısı ilişkimizde büyük bir sorun.)
  12. I don’t know how to deal with his hotheadedness. (Onun çabuk kızan yapısını nasıl yöneteceğimi bilmiyorum.)
  13. Her hotheadedness sometimes scares me. (Onun çabuk kızan yapısı bazen beni korkutuyor.)
  14. I wish he could learn to control his hotheadedness. (Keşke çabuk kızan yapısını kontrol etmeyi öğrenebilseydi.)
  15. His hotheadedness is a liability in his line of work. (Çabuk kızan yapısı işi açısından bir dezavantaj.)
  16. I’m tired of dealing with his hotheadedness all the time. (Sürekli onun çabuk kızan tav

rından bıktım.)
17. She’s a hothead, but she’s also fiercely loyal to her friends. (O çabuk kızan biri ama arkadaşlarına karşı da son derece sadık.)

  1. I don’t know how to approach his hotheadedness without making things worse. (Nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum çünkü çabuk kızan yapısı şeyleri daha da kötüleştiriyor.)
  2. His hotheadedness has gotten him into trouble with the law before. (Çabuk kızan yapısı daha önce yasayla başı belaya girdi.)
  3. I understand he can be a hothead, but that’s no reason to treat him unfairly. (Anlıyorum çabuk kızan biri olabilir ama bu ona haksız davranmak için bir neden değil.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.