Honorary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Honorary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Honorary

Honorary, “şerefiye” anlamına gelir. Bu kelime genellikle bir unvan veya ödül verildiğinde kullanılır ve kişiye özel bir ayrıcalık tanıdığını ifade eder.

Örnek cümleler:

1. She was granted an honorary degree for her contributions to science. (Bilime katkılarından dolayı ona şeref doktorası verildi.)
2. The company awarded him an honorary title for his long service. (Uzun hizmeti için şerefiye unvanı verildi.)
3. The actor received an honorary Oscar for his lifetime achievements. (Aktör, hayatı boyunca elde ettiği başarılar için şeref Oscarı aldı.)
4. The university appointed him as an honorary professor. (Üniversite onu şeref profesörü olarak atadı.)
5. The queen conferred an honorary knighthood upon him. (Kraliçe ona şeref şövalyelik ünvanı verdi.)
6. The organization named him as an honorary member. (Kuruluş onu şeref üyesi olarak adlandırdı.)
7. The government presented him with an honorary citizenship. (Hükümet, ona şeref vatandaşlığı sundu.)
8. The charity organization recognized him with an honorary award. (Hayırseverlik kuruluşu onu şeref ödülüyle ödüllendirdi.)
9. The museum named him as an honorary curator. (Müze onu şeref küratörü olarak adlandırdı.)
10. The sports federation awarded him an honorary medal. (Spor federasyonu ona şeref madalyası verdi.)
11. The artist was given an honorary fellowship for his contributions to the arts. (Sanata yaptığı katkılar nedeniyle sanatçıya şeref bursu verildi.)
12. The charity appointed him as an honorary ambassador. (Hayırseverlik onu şeref elçisi olarak atadı.)
13. The university named a building after him in his honor. (Onuruna bir binaya ad verildi.)
14. The community recognized him with an honorary plaque for his philanthropic work. (Hayırsever çalışmaları nedeniyle ona şeref plaketi verildi.)
15. The company granted him an honorary retirement. (Şerefiye emekliliği verildi.)
16. The government bestowed him with an honorary title of “ambassador-at-large.” (Hükümet ona “genel elçi” şeref unvanı verdi.)
17. The organization recognized him with an honorary fellowship for his humanitarian work. (İnsan hakları çalışmaları nedeniyle ona şeref bursu verildi.)
18. The university awarded him an honorary doctorate in literature. (Edebiyat dalında şeref doktorası verildi.)
19. The foundation honored him with an honorary grant for his research in environmental science. (Çevre bilimi araştırmaları nedeniyle ona şeref ödülü verildi.)
20. The club appointed him as an honorary captain for his leadership skills. (Liderlik becerileri nedeniyle onu şeref kaptanı olarak atadı.)

Continuation

Continuation kelimesi “devamı” anlamına gelir. Bir şeyin kesintiye uğradığı, fakat daha sonra devam ettiği anlarda kullanılır.

Örnek cümleler:

1. After a brief interruption, the meeting will continue at 2 p.m. (Kısa bir aradan sonra, toplantı saat 2’de devam edecek.)
2. The teacher assigned a continuation task for the students to complete at home. (Öğretmen, öğrencilerin evde tamamlayacakları bir devam etme görevi verdi.)
3. The continuation of the novel was eagerly awaited by the fans. (Romanın devamı hayranlar tarafından büyük bir hevesle bekleniyordu.)
4. The director announced the continuation of the film franchise with a new installment. (Yönetmen, yeni bir bölümle film serisinin devamının duyuruldu.)
5. The company decided to invest in the continuation of the project despite the setbacks. (Şirket, yaşanan aksaklıklara rağmen proje devamını desteklemeye karar verdi.)
6. The athlete’s injury forced him to withdraw from the race, but he plans to continue training. (Sporcu, yaralanması nedeniyle yarıştan çekilmek zorunda kaldı, ancak antrenman yapmaya devam etmeyi planlıyor.)
7. The professor asked the students to write a continuation of the story they had read in class. (Profesör, sınıfta okudukları hikayenin devamını yazmalarını istedi.)
8. The continuation of the TV series was confirmed by the network for another season. (TV dizisinin devamı, ağ tarafından başka bir sezon için onaylandı.)
9. The writer was unsure whether to write a continuation of the book or start a new project. (Yazar, kitabın devamını mı yazacağı yoksa yeni bir proje mi başlatacağı konusunda kararsızdı.)
10. The court granted a continuation of the trial due to the defendant’s health issues. (Savcılık, sanığın sağlık sorunları nedeniyle duruşmanın devamını kabul etti.)
11. The company announced the continuation of the employee wellness program for the next year. (Şirket, çalışan sağlığı programının önümüzdeki yıl da devam edeceğini duyurdu.)
12. The team’s victory in the first match guaranteed their continuation in the tournament. (Takımın ilk maçtaki zaferi, turnuvada devam etmelerini garanti etti.)
13. The novel’s continuation introduced new characters and plot twists. (Romanın devamı, yeni karakterler ve hikaye kırılmaları tanıttı.)
14. The artist’s exhibition was extended due to its popularity, allowing for a continuation of the display. (Sanatçının sergisi popülerliği nedeniyle uzatıldı, sergilemenin devamına izin verildi.)
15. The continuation of the concert was delayed due to technical difficulties with the sound system. (Konserin devamı, ses sistemindeki teknik sorunlar nedeniyle gecik