Hindrance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Hindrance
Hindrance kelimesi Türkçede “engel” anlamına gelir. Bir şeyin yapılmasına, ilerlemesine veya gelişmesine engel olan bir durumu ifade eder.
- The heavy rain was a hindrance to our outdoor plans. (Yoğun yağmur dışarıda planlarımıza engel oldu.)
- Lack of funding proved to be a hindrance to the project’s success. (Finansman eksikliği, projenin başarısına engel oldu.)
- Traffic congestion can be a hindrance to daily commute. (Trafik sıkışıklığı günlük işe gidip gelmeye engel olabilir.)
- Her shyness has been a hindrance to making new friends. (Utangaçlığı yeni arkadaşlar edinmesine engel oldu.)
- The language barrier was a hindrance to effective communication. (Dil engeli etkili iletişime engel oldu.)
- His lack of experience was a hindrance in landing the job. (Deneyimsizliği işe kabul edilmemesine engel oldu.)
- Technical difficulties proved to be a hindrance during the live broadcast. (Teknik zorluklar canlı yayın sırasında engel oldu.)
- The broken elevator was a hindrance to accessing the top floor. (Arızalı asansör üst kata ulaşmaya engel oldu.)
- His stubbornness proved to be a hindrance in resolving the conflict. (Inatçılığı çatışmayı çözmeye engel oldu.)
- The lack of resources was a hindrance in starting the new business. (Kaynakların eksikliği yeni işe başlamaya engel oldu.)
- The noise from the construction site was a hindrance to concentration. (İnşaat alanından gelen gürültü konsantrasyona engel oldu.)
- Her fear of flying has been a hindrance in her job that requires frequent travel. (Uçuş korkusu sık seyahat gerektiren işinde engel oldu.)
- The political unrest in the region was a hindrance to economic growth. (Bölgedeki siyasi karışıklık ekonomik büyümeye engel oldu.)
- His poor eyesight has been a hindrance in pursuing a career in aviation. (Kötü görüşü havacılıkta kariyer yapmasına engel oldu.)
- The company’s outdated technology is a hindrance to competing with newer businesses. (Şirketin eski teknolojisi, yeni işletmelerle rekabet etmesine engel.)
- The strict rules and regulations proved to be a hindrance to creativity. (Katı kurallar ve düzenlemeler yaratıcılığa engel oldu.)
- His lack of motivation was a hindrance in achieving his goals. (Motivasyon eksikliği hedeflerine ulaşmasına engel oldu.)
- The long wait at the airport was a hindrance to starting the vacation. (Havaalanındaki uzun bekleyiş tatilin başlamasına engel oldu.)
- The company’s bureaucracy was a hindrance to getting things done efficiently. (Şirketin bürokrasisi işleri verimli bir şekilde yapmaya engel oldu.)
- The language barrier
was a hindrance to the success of the international business deal. (Dil engeli uluslararası iş anlaşmasının başarısına engel oldu.)
Hemen Yorum Yaz