Hesitancy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hesitancy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hesitancy (Kararsızlık) İle İlgili Cümleler:

Hesitancy, karar vermede güçlük çekme, kararsızlık ve tereddüt anlamına gelmektedir. İngilizce cümle içinde kullanımlarına örnek vermek gerekirse;

  1. She showed hesitancy when it came to choosing a career path. (Kariyer yolunda seçim yaparken kararsızlık gösterdi.)
  2. His hesitancy in making decisions caused delays in the project. (Karar vermede gösterdiği tereddüt, projenin gecikmesine sebep oldu.)
  3. The speaker’s hesitancy was evident in her pauses and stammers. (Konuşmacının kararsızlığı, duraklamaları ve kekelemeleri ile açıkça belli oldu.)
  4. The team’s hesitancy to take risks resulted in missed opportunities. (Takımın risk almada gösterdiği kararsızlık, kaçırılan fırsatlara neden oldu.)
  5. Despite his hesitancy, he eventually agreed to the plan. (Kararsızlığına rağmen, sonunda plana katılmayı kabul etti.)
  6. Her hesitancy to speak up in meetings was mistaken for lack of confidence. (Toplantılarda konuşmaktan çekinmesi, özgüven eksikliği olarak yanlış anlaşıldı.)
  7. The company’s hesitancy to invest in new technology proved to be a costly mistake. (Şirketin yeni teknolojiye yatırım yapmada gösterdiği kararsızlık, maliyetli bir hata olarak ortaya çıktı.)
  8. His hesitancy to ask for help resulted in a subpar performance. (Yardım istemede gösterdiği kararsızlık, vasat bir performansa neden oldu.)
  9. The politician’s hesitancy to take a stance on controversial issues was criticized by the public. (Politikacının tartışmalı konularda tavır almaktan çekinmesi, halk tarafından eleştirildi.)
  10. Her hesitancy to trust others was a result of past betrayals. (Başkalarına güvenmekte gösterdiği kararsızlık, geçmişteki ihanetlerden kaynaklandı.)
  11. His hesitancy to commit to a long-term relationship was a source of frustration for his partner. (Uzun vadeli bir ilişkiye karar vermede gösterdiği tereddüt, partneri için bir hayal kırıklığı kaynağıydı.)
  12. The team’s hesitancy to challenge the status quo hindered innovation. (Takımın mevcut duruma meydan okumada gösterdiği kararsızlık, yeniliği engelledi.)
  13. Despite her hesitancy, she finally decided to confront her boss about the issue. (Kararsızlığına rağmen, sonunda konuyla ilgili patronuyla yüzleşmeye karar verdi.)
  14. His hesitancy to take action resulted in missed opportunities for growth. (Eyleme geçmede gösterdiği kararsızlık, büyüme fırsatlarının kaçırılmasına

neden oldu.)
15. The company’s hesitancy to diversify their product line led to decreased sales. (Ürün yelpazesini çeşitlendirmede gösterilen kararsızlık, satışların azalmasına neden oldu.)

  1. Her hesitancy to speak up about workplace harassment was a common experience among her female colleagues. (İşyerindeki taciz konusunda konuşmaktan çekinmesi, kadın meslektaşları arasında yaygın bir deneyimdi.)
  2. The student’s hesitancy to ask questions in class hindered their understanding of the material. (Sınıfta soru sormada gösterdiği kararsızlık, materyali anlamalarını engelledi.)
  3. His hesitancy to try new things kept him from experiencing new opportunities. (Yeni şeyler denemede gösterdiği kararsızlık, yeni fırsatların tadını çıkarmasını engelledi.)
  4. The company’s hesitancy to invest in employee development led to a high turnover rate. (Çalışanların gelişimine yatırım yapmada gösterilen kararsızlık, yüksek bir işten ayrılma oranına neden oldu.)
  5. Despite her hesitancy to join the team, she eventually found her place and excelled. (Takıma katılmaktan çekinmesine rağmen, sonunda yerini buldu ve başarılı oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.