Hazy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hazy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hazy

İngilizce anlamı: covered by a haze or mist; vague, unclear

Hazy kelimesi bir şeyin sisli, puslu veya belirsiz olduğunu ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. The hazy morning made it difficult to see the road ahead. (Sisli sabah yolu görmeyi zorlaştırdı.)
  2. His memory of that day was hazy. (O günün hatırası belirsizdi.)
  3. The view from the top of the mountain was hazy due to the fog. (Dağın tepesinden manzara sis nedeniyle belirsizdi.)
  4. The instructions on the manual were hazy and difficult to understand. (Kılavuzdaki talimatlar belirsizdi ve anlamak zordu.)
  5. Her future plans were hazy and uncertain. (Gelecek planları belirsiz ve belirsizdi.)
  6. The old photograph was hazy and blurry. (Eski fotoğraf belirsiz ve bulanıktı.)
  7. The painting had a hazy quality to it, as if it was viewed through a fog. (Tabloda bir sis gibi belirgin bir kalite vardı.)
  8. The details of the event were still hazy in his mind. (Olayın detayları hala zihninde belirsizdi.)
  9. The city skyline was hazy due to air pollution. (Hava kirliliği nedeniyle şehir silueti sisliydi.)
  10. The memories of his childhood were hazy but still cherished. (Çocukluğunun anıları belirsizdi ama hala değerliydi.)
  11. The hazy atmosphere created a dreamy mood. (Sisli atmosfer rüya gibi bir hava yarattı.)
  12. The speaker’s point was hazy and unclear. (Konuşmacının noktası belirsiz ve anlaşılmazdı.)
  13. The hazy outlines of the mountains were visible in the distance. (Dağların belirsiz hatları uzakta görülebiliyordu.)
  14. The film had a hazy, dreamlike quality to it. (Filmde sisli, rüya gibi bir kalite vardı.)
  15. The writer’s prose had a hazy, poetic quality. (Yazarın yazı dili sisli, şiirsel bir kaliteye sahipti.)
  16. The beach was hazy with mist from the sea. (Denizden gelen sis plajı sisli hale getirdi.)
  17. The hazy light of dawn signaled the start of a new day. (Sisli şafak ışığı yeni bir günün başlangıcını işaret etti.)
  18. The memories of her wedding day were hazy but still beautiful. (Düğün gününün anıları belirsizdi ama hala güzeldi.)
  19. The hazy sky added to the eerie atmosphere of the abandoned house. (Sisli gökyüzü terkedilmiş evin ürkütücü atmosferine katkıda bulundu.)
  20. The details of the crime were still hazy and under investigation. (Suçun ayrıntıları hala belirsizdi ve soruşturuluyordu.)

More Example Sentences

  1. The hazy figure in the distance turned out to be a lost hiker. (Uzaktaki sisli figür kaybolmuş bir yürüyüşçü çıktı.)
  2. The meaning of the poem was hazy and open to interpretation. (Şiirin anlamı belirsizdi ve yorumlara açıktı.)
  3. The city was hazy with smog, making it difficult to breathe. (Şehir, dumanla sisli hale gelmişti ve nefes almayı zorlaştırıyordu.)
  4. The hazy glow of the sunset was a sight to behold. (Sisli gün batımının ışıltısı görmeye değerdi.)
  5. The details of the plan were still hazy, and we needed more information before moving forward. (Planın ayrıntıları hala belirsizdi ve ilerlemeden önce daha fazla bilgiye ihtiyacımız vardı.)
  6. The hazy memories of their childhood adventures brought a smile to their faces. (Çocukluk maceralarının belirsiz hatıraları yüzlerine bir gülümseme getirdi.)
  7. The hazy outline of the island was visible on the horizon. (Ada’nın belirsiz hatları ufukta görülebiliyordu.)
  8. The artist used a hazy brushstroke to create a dreamy effect in the painting. (Sanatçı sisli bir fırça darbesi kullanarak resimde rüya gibi bir etki yarattı.)
  9. The hazy weather forced the cancellation of the outdoor concert. (Sisli hava açık hava konserinin iptal edilmesine neden oldu.)
  10. The hazy memories of their first meeting slowly came back to him. (İlk buluşmalarının belirsiz hatıraları yavaş yavaş geri geldi.)
  11. The hazy sky added to the mystique of the ancient ruins. (Sisli gökyüzü antik kalıntıların mistik havasına katkıda bulundu.)
  12. The details of the contract were hazy, and we needed to clarify them before signing. (Sözleşmenin detayları belirsizdi ve imzalamadan önce açıklığa kavuşturmamız gerekiyordu.)
  13. The hazy memory of her grandmother’s face still haunted her. (Büyükannesi yüzünün belirsiz hatıraları hala onu rahatsız ediyordu.)
  14. The hazy conditions made it dangerous to drive, and we had to pull over. (Sisli koşullar araba kullanmak için tehlikeliydi ve kenara çekmek zorunda kaldık.)
  15. The hazy atmosphere created a sense of mystery and anticipation. (Sisli atmosfer bir gizem ve beklenti hissi yarattı.)
  16. The details of the crime scene were hazy, and the detectives had to piece together what happened. (Suç sahnesinin detayları belirsizdi ve dedektifler ne olduğunu birleştirmek zorunda kaldılar.)
  17. The hazy outline of the city slowly emerged from the fog. (Şehrin belirsiz hat

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.