Hay İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Hay (noun) – An animal kept by humans for milk, meat, or labor
- The hay is stored in the barn for winter feed. (Kışlık yem için saman ahırda depolanır.)
- We need to buy some hay for the horses. (Atlar için saman satın almamız gerekiyor.)
- The farmer bales hay every summer. (Çiftçi her yaz saman balyalar.)
- The cows were grazing in the hayfield. (İnekler samanlıkta otlatılıyordu.)
- I need to mow the hay in the meadow. (Ben çayırda samanı biçmem gerekiyor.)
- The goats love to climb on the haystack. (Keçiler saman yığınına tırmanmaktan hoşlanırlar.)
- The tractor was used to move the hay bales. (Traktör saman balyalarını taşımak için kullanıldı.)
- The children played hide-and-seek in the hayloft. (Çocuklar samanlıkta saklambaç oynadılar.)
- The horse rolled in the hay and got covered in it. (At samanın içine yuvarlandı ve kaplandı.)
- The farmer used a pitchfork to move the hay. (Çiftçi samanı hareket ettirmek için bir çatal kullandı.)
- The dairy farmer milks the cows every morning and evening. (Süt üreticisi her sabah ve akşam inekleri sağar.)
- The oxen pulled the plow through the field. (Öküzler tarladan sürüklediler.)
- The sheep were sheared for their wool. (Koyunlar yünleri için kesildi.)
- The chicken laid an egg in the coop. (Tavuk kümesinde bir yumurta yumurtladı.)
- The horse pulled the cart full of hay. (At saman dolu arabayı çekti.)
- The farmer used a scythe to cut the hay. (Çiftçi samanı kesmek için bir tırpan kullandı.)
- The goat gave birth to twin kids. (Keçi ikiz yavru doğurdu.)
- The cows mooed loudly in the barn. (İnekler ahırda yüksek sesle meledi.)
- The donkey carried a load of hay on its back. (Eşek sırtında bir yük saman taşıdı.)
- The pigs were kept in a pen. (Domuzlar bir ahırda tutuldu.)
Hay (verb) – To make loud, sharp, or high-pitched sounds
- The car hayed as it came to a sudden stop. (Araba ani bir frenlemeyle ön takımlarını sertçe bastırdı.)
- The children were haying in the playground. (Çocuklar oyun parkında bağırıp çağırıyorlardı.)
- The dog hayed when the doorbell rang. (Köpek kapı çaldığında havladı.)
- The baby hayed when it saw its mother. (Bebek annesini görünce ciyakladı.)
- The alarm clock hayes every morning. (Alarm her sabah çıngırak çalıyor.)
- The kettle hayed when the water boiled. (Su kaynadığında, çaydanlık ısırık sesi çıkardı.)
- The bird hayed as it flew away. (Kuş uçup giderken ölü taklidi yaptı.)
- The door hayed on its hinges. (Kapı kirli bir ses çıkardı.)
- The violinist made the instrument hay with a high-pitched note. (Kemanist yüksek perdeli bir notayla çalgıyı çınlattı.)
- The fireworks hayed in the sky. (Havai fişekler gökyüzünde patladı.)
- The cat hayed at the sight of a mouse. (Kedi, bir fare görünce miyavladı.)
- The singer’s voice hayed in the concert hall. (Şarkıcının sesi konser salonunda yankılandı.)
- The motorcycle hayed as it accelerated. (Motorsiklet hızlandıkça vınladı.)
- The thunder hayed in the distance. (Gök gürültüsü uzaklarda kükredi.)
- The toddler hayed in excitement. (Küçük çocuk heyecanla bağırdı.)
- The train hayed as it passed by. (Tren şiddetle geçtiğinde sallandı.)
- The crowd hayed as the football team scored a goal. (Kalabalık, futbol takımı bir gol attığında coşkuyla bağırdı.)
- The wind hayed through the trees. (Rüzgar ağaçlar arasından üfledi
Hemen Yorum Yaz