Hark İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hark İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hark (fiil) – dinlemek, kulak kesilmek

1. She harked back to her childhood memories. (O, çocukluğuna geri dönüp hatıralarını canlandırdı.)
2. I heard someone harking outside my door. (Kapımın dışında birinin kulak kabarttığını duydum.)
3. He harked to the sound of the approaching train. (Yaklaşan trenin sesine kulak verdi.)
4. We should hark to the advice of our elders. (Yaşlılarımızın tavsiyelerine kulak vermeliyiz.)
5. The dog harked at the stranger. (Köpek yabancıya havladı.)
6. Hark! I hear the sound of the trumpet. (Kulak kesilin! Kornanın sesini duyuyorum.)
7. The teacher asked the students to hark carefully to her instructions. (Öğretmen öğrencilere talimatlarına dikkatle kulak vermelerini istedi.)
8. We should hark to the voice of our conscience. (Vicdanımızın sesine kulak vermeliyiz.)
9. The baby harked to her mother’s lullaby. (Bebek annesinin ninnisine kulak kesildi.)
10. Hark! The birds are singing in the garden. (Kulak kesin! Bahçede kuşlar şarkı söylüyor.)
11. He couldn’t hark to his inner voice and made a wrong decision. (İç sesine kulak kabartamadı ve yanlış bir karar verdi.)
12. The detective harked to the suspect’s alibi. ( Dedektif şüphelinin suçlama savunmasına kulak verdi.)
13. The audience harked to the speaker’s inspiring words. (Izleyiciler konuşmacının etkileyici sözlerine kulak kabarttılar.)
14. We should hark to the needs of our planet and take action. (Gezegenimizin ihtiyaçlarına kulak vermeli ve harekete geçmeliyiz.)
15. Hark! The thunder is getting louder. (Kulak verin! Şimşek gittikçe daha fazla gürültü yapıyor.)
16. The sailor harked to the captain’s orders. (Denizci kaptanın emirlerine kulak verdi.)
17. She harked to her friend’s advice and found a solution to her problem. (Arkadaşının tavsiyesine kulak kabarttı ve problemine bir çözüm buldu.)
18. The owl harked in the night. (Baykuş geceleyin öttü.)
19. Hark! The church bells are ringing. (Kulak kesin! Kilise çanları çalıyor.)
20. The coach asked the players to hark to his instructions. (Antrenör oyuncuların talimatlarına dikkatle kulak vermelerini istedi.)

Hark (noun) – ses, yankı, çığlık

1. The hark of the train could be heard from far away. (Trenin sesi uzaktan duyulabilir.)
2. The hark of the seagulls added to the atmosphere of the seaside. (Martıların çığlıkları sahil havasına katkıda bulundu.)
3. The hark of the ambulance could be heard from the distance. (Ambulansın siren sesi uzaktan duyulabiliyordu.)
4. The hark of the thunder frightened the children. (Şimşeğin gürültüsü çocukları korkuttu.)
5. The hark of the fireworks lit up the night sky. (Havai fişeklerin sesi gece gökyüzünü aydınlattı.)
6. The hark of the church bell marked the beginning of the ceremony. (Kilise çanının sesi törenin başlangıcını işaret etti.)
7. The hark of the lion could be heard throughout the savannah. (Aslanın kükremesi savanda her yerde duyulabilirdi.)
8. The hark of the guitar filled the room with music. (Gitarın sesi odayı müzikle doldurdu.)
9. The hark of the crowd cheering for the team was deafening. (Takımı destekleyen kalabalığın sesi kulakları sağır ediyordu.)
10. The hark of the wind through the trees created a peaceful sound. (Rüzgarın ağaçlar arasındaki sesi huzurlu bir ses yarattı.)
11. The hark of the waterfall could be heard from far away. (Şelalenin sesi uzaktan duyulabiliyordu.)
12. The hark of the singer’s voice was beautiful. (Şarkıcının sesinin harkı güzeldi.)
13. The hark of the wolf howling was haunting. (Kurtun ulumasının sesi ürkütücüydü.)
14. The hark of the car engine signaled its arrival. (Arabanın motorunun sesi varışını işaret etti.)
15. The hark of the referee’s whistle ended the game. (Hakemin düdüğünün sesi maçın sonunu işaret etti.)
16. The hark of the baby’s cry alerted the parents. (Bebek ağlamasının sesi anne babayı uyardı.)
17. The hark of the alarm clock woke her up. (Alarm saatinin sesi onu uyandırdı.)
18. The hark of the owl in the night was eerie. (Baykuşun geceleyin öttüğü ses ürkütücüydü.)
19. The hark of the phone ringing interrupted their conversation. (Telefonun çalması konuşmalarını böldü.)
20. The hark of the gunshot was heard by everyone in the vicinity. (Silah sesi çevredeki herkes tarafından duyuldu.)