Harder İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Harder İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Harder

Harder, zorlu, güçlü veya sert anlamlarına gelen bir İngilizce kelime

  1. She tried harder to win the race. (O, yarışı kazanmak için daha çok çabaladı.)
  2. The math problem gets harder as you progress. (Matematik problemi ilerledikçe daha da zorlaşıyor.)
  3. He hit the nail harder to drive it into the wood. (Çiviyi ahşaba çakmak için daha sert vurdu.)
  4. The exam was much harder than I expected. (Sınav beklediğimden çok daha zordu.)
  5. The coach pushed the team harder during practice. (Antrenör, takımı antrenmanda daha sert zorladı.)
  6. The rock was so hard that the chisel broke. (Kaya o kadar sertti ki keski kırıldı.)
  7. She had to work harder than anyone else to get the promotion. (Terfi almak için herkesten daha çok çalışması gerekiyordu.)
  8. The job requires a harder work ethic than she’s used to. (İş, alışkın olduğundan daha sert bir çalışma etiğine ihtiyaç duyuyor.)
  9. He tried harder to impress his boss, but it didn’t work. (Patronuna daha çok etki etmek için daha çok çaba sarf etti, ama işe yaramadı.)
  10. The football team had a harder time winning this year. (Futbol takımı bu yıl kazanmak için daha zor bir zaman geçirdi.)
  11. She needed a harder brush to scrub the floors. (Zeminleri temizlemek için daha sert bir fırça gerekiyordu.)
  12. The fabric was harder than I thought, so I had to use a stronger needle. (Kumaş düşündüğümden daha sertti, bu yüzden daha güçlü bir iğne kullanmak zorunda kaldım.)
  13. The company made harder requirements for the job position. (Şirket iş pozisyonu için daha zorlu gereklilikler koydu.)
  14. The decision became harder when he found out the consequences. (Sonuçları öğrendiğinde, karar vermek daha da zorlaştı.)
  15. He ran harder than ever before in the marathon. (Maratonda daha önce hiç koşmadığı kadar sert koştu.)
  16. The speech was harder to understand because of the speaker’s accent. (Konuşmacının aksanı nedeniyle konuşma daha zor anlaşıldı.)
  17. The weather conditions made driving harder than usual. (Hava koşulları sürüşü normalden daha zor hale getirdi.)
  18. She had to work harder to maintain her weight loss. (Kilo vermek için daha çok çalışması gerekiyordu.)
  19. The stairs got harder to climb as she got older. (Yaşlandıkça merdivenleri çıkmak daha zor hale geldi.)
  20. The ice cream was so hard that it was difficult to scoop. (Dondurma o kadar sertti ki almak zor oldu.)

Harder

Harder, zorlu, güçlü veya sert anlamlarına gelen bir İngilizce kelime

  1. The harder she tried to calm down, the more nervous she became. (Sakinleşmeye çalıştıkça, o kadar sinirli hale geldi.)
  2. The coach demanded harder training sessions from the team. (Antrenör, takımdan daha zorlu antrenman seansları istedi.)
  3. The puzzle got harder as she progressed through the levels. (Seviyeleri geçtikçe bulmaca daha da zorlaştı.)
  4. The job required a harder work schedule than she was used to. (İş, alışkın olduğundan daha sert bir çalışma programı gerektiriyordu.)
  5. The fabric softener made the clothes feel softer, but harder to iron. (Kumaş yumuşatıcı kıyafetleri daha yumuşak hissettirdi, ancak ütülemesi daha zor hale getirdi.)
  6. The negotiations were becoming harder as both sides refused to compromise. (Her iki taraf da taviz vermediğinden, müzakereler daha zor hale geliyordu.)
  7. She had to push herself harder to achieve her fitness goals. (Fitness hedeflerine ulaşmak için kendisini daha çok zorlaması gerekiyordu.)
  8. The exam was getting harder with each passing minute. (Dakikalar geçtikçe, sınav daha da zorlaşıyordu.)
  9. He had to hit the ball harder to get it over the net. (Topu ağın üzerinden geçirmek için daha sert vurmak zorunda kaldı.)
  10. The book was harder to read than she thought, so she had to take breaks. (Kitap düşündüğünden daha zor okunuyordu, bu yüzden ara vermek zorunda kaldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.