Hand To Mouth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hand To Mouth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hand to Mouth Nedir?

Hand to mouth, kelime anlamıyla “el ağzına götürmek” anlamına gelir. Bu ifade, bir kişinin günlük giderlerini karşılamak için yeterli maddi kaynağa sahip olmaması durumunu ifade eder.

Örnek Cümleler:

  1. After losing his job, John was living hand to mouth. (John işini kaybettikten sonra eli ayağına dolaşarak yaşıyordu.)
  2. The artist lived hand to mouth for many years before finally achieving success. (Sanatçı, başarıya ulaşmadan önce yıllarca eli ayağına dolaşarak yaşıyordu.)
  3. Many college students live hand to mouth, relying on part-time jobs and loans to get by. (Birçok üniversite öğrencisi, geçinmek için yarı zamanlı işlere ve kredilere güvenerek eli ayağına dolaşıyor.)
  4. After her husband’s death, Mary found herself living hand to mouth. (Kocasının ölümünden sonra, Mary eli ayağına dolaşarak yaşıyordu.)
  5. The family had to live hand to mouth for a while after their house burned down. (Evleri yandıktan sonra aile bir süre eli ayağına dolaşarak yaşamak zorunda kaldı.)
  6. She spent her early career living hand to mouth, but eventually built a successful business. (Kariyerinin erken dönemlerinde eli ayağına dolaşarak yaşadı, ancak sonunda başarılı bir iş kurdu.)
  7. The struggling musician lived hand to mouth, playing gigs for little pay. (Maddi sıkıntı içinde olan müzisyen, az para kazandıran gösteriler yaparak eli ayağına dolaşıyordu.)
  8. Despite working long hours, the minimum wage was not enough for her to live anything but hand to mouth. (Uzun saatler çalışmasına rağmen, asgari ücret sadece eli ayağına dolaşmasına yetiyordu.)
  9. The family had to go hand to mouth for a while after the father lost his job. (Baba işini kaybettikten sonra aile bir süre eli ayağına dolaşmak zorunda kaldı.)
  10. Many people in the developing world live hand to mouth, struggling to meet their basic needs. (Gelişmekte olan dünyada birçok insan, temel ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele ederek eli ayağına dolaşıyor.)
  11. Without the support of his family, he would be living hand to mouth. (Ailesinin desteği olmadan eli ayağına dolaşıyor olacaktı.)
  12. After losing her savings in a scam, she had to start living hand to mouth. (Bir dolandırıcılık olayında birikimlerini kaybettikten sonra eli ayağına dolaşmak zorunda kaldı.)
  13. The factory workers lived hand to mouth, barely making enough to get by. (Fabrika işçileri,

zar zor geçinerek eli ayağına dolaşıyorlardı.)
14. The young couple lived hand to mouth for several years while they saved up for a house. (Genç çift, ev için biriktirirken birkaç yıl boyunca eli ayağına dolaşarak yaşadı.)

  1. After her divorce, she had to start living hand to mouth until she could find a job. (Boşanmasından sonra iş bulana kadar eli ayağına dolaşmak zorunda kaldı.)
  2. The small business owner had to live hand to mouth for a while before her business became profitable. (Küçük işletme sahibi işi kârlı hale gelmeden önce bir süre eli ayağına dolaşmak zorunda kaldı.)
  3. The family had to tighten their belts and live hand to mouth after the breadwinner became ill. (Ekmek kazanan kişinin hasta olmasından sonra aile kemerlerini sıkmak ve eli ayağına dolaşmak zorunda kaldı.)
  4. She was forced to live hand to mouth after her company downsized and she lost her job. (Şirketi küçüldüğü için işini kaybettikten sonra eli ayağına dolaşmak zorunda kaldı.)
  5. The struggling writer lived hand to mouth, working odd jobs to make ends meet. (Maddi sıkıntı çeken yazar, geçimini sağlamak için tuhaf işler yaparak eli ayağına dolaşıyordu.)
  6. After the flood destroyed their home, the family had to live hand to mouth in a temporary shelter. (Sel evlerini yok edince, aile geçici bir barınakta eli ayağına dolaşarak yaşamak zorunda kaldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.