Grinding İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Grinding İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Grinding İle İlgili Cümleler

Grinding kelimesinin Türkçe anlamı: Öğütme, öğütücü

1. I can hear the sound of grinding coffee beans in the kitchen. (Mutfakta kahve çekirdeklerinin öğütülme sesini duyabiliyorum.)
2. The noise of grinding the gears made me cringe. (Dişlilerin öğütülme sesi beni ürküttü.)
3. The workers were grinding the metal sheets to make them thinner. (İşçiler, metalleri daha ince hale getirmek için öğütüyordu.)
4. The skateboarder was grinding the railings in the park. (Kaykaycı, parktaki raylarda öğütüyordu.)
5. The sound of teeth grinding can be a sign of stress. (Diş gıcırdatma sesi stresin bir işareti olabilir.)
6. The coffee shop uses a high-quality grinder to ensure the perfect grind. (Kahve dükkanı, mükemmel öğütme için yüksek kaliteli bir öğütücü kullanıyor.)
7. He spent hours grinding his axe to make it sharp. (Baltasını keskinleştirmek için saatlerce öğüttü.)
8. The stone grinder was used to grind grain into flour. (Taş öğütücü, tahılın un haline getirilmesi için kullanılıyordu.)
9. She was grinding the spices in a mortar and pestle. (Baharatları havanda öğütüyordu.)
10. The mechanic was grinding the metal parts to smooth out the rough edges. (Mekanik, pürüzlü kenarları düzleştirmek için metal parçaları öğütüyordu.)
11. The sound of the knife grinding against the sharpening stone was soothing. (Biley taşı üzerinde bıçak öğütmenin sesi rahatlatıcıydı.)
12. The boxer spent hours grinding in the gym to prepare for the fight. (Boksör, maça hazırlanmak için saatlerce spor salonunda çalıştı.)
13. The restaurant has a special grinder for grinding meat. (Restoran, eti öğütmek için özel bir öğütücüye sahip.)
14. The sound of the metal grinder was deafening. (Metal öğütücünün sesi sağır ediciydi.)
15. The DJ was grinding the records to create a unique sound. (DJ, benzersiz bir ses oluşturmak için kayıtları öğütüyordu.)
16. The carpenter was grinding the wood to create a smooth finish. (Marangoz, pürüzsüz bir yüzey oluşturmak için ahşabı öğütüyordu.)
17. The coffee shop offers a variety of grinds, from coarse to fine. (Kahve dükkanı, kaba’dan ince’ye kadar çeşitli öğütmeler sunuyor.)
18. The mechanic used a grinding wheel to sharpen the dull tools. (Mekanik, donuk araçları keskinleştirmek için bir öğütme tekerleği kullandı.)
19. The sound

of the skateboard grinding on the railing echoed through the empty park. (Kaykayın raylar üzerinde öğütülme sesi boş parkta yankılandı.)
20. The dentist recommended a mouth guard to prevent teeth grinding during sleep. (Diş hekimi, uyku sırasında diş gıcırdatmayı önlemek için bir ağızlık önerdi.)