Grind İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Grind İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Grind Nedir?

Grind, öğütme, ezme veya aşındırma anlamına gelir. Özellikle bir yüzeyi aşındırmak veya bir malzemeyi küçük parçalara ayırmak için kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. She had to grind the coffee beans before she could make a cup of coffee. (Kahve yapmadan önce kahve çekirdeklerini öğütmek zorunda kaldı.)
2. The gears in the old car were starting to grind. (Eski arabadaki dişliler aşındırmaya başladı.)
3. He used a mortar and pestle to grind the spices. (Baharatları öğütmek için havan ve dövme kullanıyordu.)
4. The skater loved to grind on the rails at the skate park. (Paten kaykay parkındaki raylarda kaymayı seviyordu.)
5. The noise of the grinder was so loud that it made my ears hurt. (Öğütücünün sesi o kadar yüksekti ki kulaklarım ağrıdı.)
6. She had to grind away at her studies to pass the exam. (Sınavı geçmek için çalışmalarına yoğunlaşması gerekiyordu.)
7. The constant pressure had started to grind on her nerves. (Sürekli baskı sinirlerini aşındırmaya başlamıştı.)
8. The metalworker had to grind down the rough edges on the piece of metal. (Metal işçisi, metal parçanın pürüzlü kenarlarını aşındırmak zorundaydı.)
9. The windmill ground the wheat into flour. (Rüzgarlı değirmen buğdayı un haline getirdi.)
10. The brakes on the car were grinding, so she knew she needed to take it to the mechanic. (Arabanın frenleri aşındırdığından, tamirciye götürmesi gerektiğini biliyordu.)
11. He had to grind out a living as a street performer. (Sokak sanatçısı olarak geçimini sürdürmek zorunda kaldı.)
12. The athlete had to grind through the pain to finish the race. (Sporcu, yarışı bitirmek için acıya dayanmak zorunda kaldı.)
13. The gears in the watch were starting to grind, so he took it to a repair shop. (Saatteki dişliler aşındırmaya başladığı için tamir dükkanına götürdü.)
14. The river had ground a deep channel into the rock over time. (Zamanla, nehir kayaya derin bir kanal aşındırmıştı.)
15. She had to grind her teeth to keep from screaming. (Çığlık atmamak için dişlerini sıkmak zorunda kaldı.)
16. The coffee shop was busy, with baristas grinding beans and making drinks. (Kahve dükkanı yoğundu, baristalar çekirdekleri öğütüyor ve içecekler hazırlıyordu.)
17. The skateboarder attempted to grind

on the rail, but lost his balance and fell. (Kaykaycı rayda kaymayı denedi ama dengesini kaybetti ve düştü.)
18. The dancer’s shoes had metal plates on the soles to help her grind on the stage. (Dansçının ayakkabı tabanları metal plakalıydı, böylece sahnede kaymasına yardımcı oldu.)

  1. The chainsaw was able to grind through the thick tree trunk. (Motorlu testere kalın ağaç gövdesini aşındırabildi.)
  2. The student had to grind through a difficult math problem, but finally found the solution. (Öğrenci zor bir matematik sorusunu aşındırmak zorunda kaldı, ancak nihayet çözümü buldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.