Greatcoat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Greatcoat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Greatcoat Nedir?

Greatcoat, soğuk havalarda giyilen kalın bir palto türüdür.

1. I wore my greatcoat to stay warm in the freezing weather. (Donmuş havalarda sıcak kalmak için büyük paltomu giydim.)
2. He looked very handsome in his military greatcoat. (Askeri büyük paltosunda çok yakışıklı görünüyordu.)
3. Her greatcoat was made of high-quality wool. (Onun büyük paltosu yüksek kaliteli yünden yapılmıştı.)
4. The old man wrapped his greatcoat tightly around him to shield himself from the wind. (Yaşlı adam rüzgardan korunmak için büyük paltosunu sıkıca sardı.)
5. The greatcoat protected him from the rain. (Büyük paltosu onu yağmurdan korudu.)
6. She added a scarf to her greatcoat to keep her neck warm. (Boyununu sıcak tutmak için büyük paltosuna bir atkı ekledi.)
7. His greatcoat was black and went down to his knees. (Büyük paltosu siyah ve dizlerine kadar uzanıyordu.)
8. The greatcoat was heavy and made it difficult for him to move around quickly. (Büyük paltos ağırdı ve hızlı hareket etmesini zorlaştırdı.)
9. She draped her greatcoat over the back of the chair. (Büyük paltosunu sandalyenin arkasına astı.)
10. The soldiers wore their greatcoats over their uniforms. (Askerler üniformalarının üzerine büyük paltolarını giydiler.)
11. His greatcoat had large pockets where he could keep his gloves and hat. (Büyük paltosu, eldivenlerini ve şapkasını koyabileceği büyük cebi vardı.)
12. The greatcoat was passed down from generation to generation in his family. (Büyük paltolar ailesinde kuşaktan kuşağa geçti.)
13. The greatcoat was lined with fur for extra warmth. (Büyük paltosunun içi daha fazla sıcaklık için kürkle kaplanmıştı.)
14. He took off his greatcoat and hung it up in the closet. (Büyük paltosunu çıkardı ve dolaba astı.)
15. The greatcoat was too big for her, but she wore it anyway. (Büyük paltosu çok büyüktü ama yine de giydi.)
16. His greatcoat was so old that it had holes in the pockets. (Büyük paltosu o kadar eskiydi ki ceplerinde delikler vardı.)
17. She buttoned up her greatcoat to keep the cold air out. (Soğuk havayı dışarıda tutmak için büyük paltosunu düğmeleri kapattı.)
18. The greatcoat was a gift from his grandfather. (Büyük paltosu dedesinden bir hediye olarak almıştı.)
19. The greatcoat had a hood to protect his head from the snow. (Büyük paltosunun bir kapüşonu vardı, kafas

ını kar altından korumak için.)
20. She wore her greatcoat with pride, knowing it was a symbol of her family’s history. (Ailesinin tarihini simgeleyen bir işaret olduğunu bilerek büyük paltosunu gururla giydi.)