Glib İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Glib
Türkçe Anlamı: Sözleri yersiz ve anlamsızca süslü bir şekilde kullanma eğilimi olan kişi veya bu tarzda kullanılan sözler.
-
She
is very glib in her speech, but never has anything substantial to say. (O, konuşmasıyla çok süslü ama hiçbir şey söyleyecek önemli bir şeyi yok.)
-
Don’t be fooled
by his glib talk; he is not sincere. (Onun süslü konuşmalarıyla kandırılma; o samimi değil.)
-
His
glib remarks about the sensitive issue were inappropriate. (O’nun hassas konu hakkındaki süslü sözleri uygun değildi.)
-
The salesman
was glib but untrustworthy. (Satıcı süslü konuşuyordu ama güvenilmezdi.)
-
She
has a glib tongue, but lacks substance. (O, süslü dilli ama özümsenilecek bir şey yok.)
-
He
was a glib politician who promised much but delivered little. (O, çok şey vaat eden ama az teslim eden süslü bir politikacıydı.)
-
The
speaker’s glib remarks fell flat with the audience. (Konuşmacının süslü sözleri izleyici tarafından beğenilmedi.)
-
The
glib actor’s performance was shallow and insincere. (Süslü oyuncunun performansı sığ ve samimiyetsizdi.)
-
She
used glib phrases to impress her date. (O, tarihi etkilemek için süslü ifadeler kullandı.)
-
The
politician’s glib promises were not backed up by any concrete plans. (Politikacının süslü vaatleri somut bir planla desteklenmiyordu.)
-
Don’t
let his glib talk deceive you; he is not as knowledgeable as he seems. (Onun süslü konuşmaları seni aldatmasın; o göründüğü kadar bilgili değil.)
-
His
glib explanation did not satisfy the judge. (Onun süslü açıklaması hakimi tatmin etmedi.)
-
The
salesman’s glib pitch failed to convince the customer. (Satıcının süslü sunumu mü
şteriyi ikna etmeyi başaramadı.)
-
The
lawyer’s glib defense did not impress the jury. (Avukatın süslü savunması jüriyi etkilemedi.)
-
He
relied on glib talk rather than sound arguments. (O, sağlam argümanlar yerine süslü konuşmasına güvendi.)
-
The
politician’s glib answers to tough questions showed his lack of preparation. (Politikacının zor sorulara verdiği süslü cevaplar hazırlıksız olduğunu gösterdi.)
-
The
comedian’s glib jokes fell flat with the audience. (Komedyenin süslü şakaları izleyici tarafından beğenilmedi.)
-
Her
glib responses to criticism only made her seem more arrogant. (Eleştirilere süslü cevapları sadece daha kibirli görünmesine neden oldu.)
-
The
CEO’s glib excuses for the company’s poor performance did not satisfy the investors. (CEO’nun şirketin kötü performansı için süslü bahaneleri yatırımcıları tatmin etmedi.)
-
He
was known for his glib charm, but few trusted him. (O, süslü cazibesiyle tanınıyordu, ama az kişi ona güveniyordu.)
Hemen Yorum Yaz