Gabble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gabble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gabble İle İlgili Cümleler

Anlamı: Gabble, hızlı ve anlaşılmaz bir şekilde konuşmak anlamına gelir.

1. She always gabbles when she’s nervous. (O, her sinirlendiğinde hep hızlı ve anlaşılmaz bir şekilde konuşur.)
2. I couldn’t understand a word he said because he was gabbling. (O, hızlıca konuştuğu için söylediği kelimeyi anlayamadım.)
3. The children were gabbling excitedly about their plans for the weekend. (Çocuklar hafta sonu planları hakkında heyecanla hızlıca konuşuyorlardı.)
4. I don’t like it when people gabble on the phone. (Telefonda hızlıca konuşan insanları sevmem.)
5. The politician gabbed on and on without really saying anything of substance. (Politikacı, özünde hiçbir şey söylemeden uzun uzadıya konuştu.)
6. Please don’t gabble when you’re giving a presentation. (Sunum yaparken hızlıca konuşmayın lütfen.)
7. The parrot was gabling so fast, I couldn’t make out what it was saying. (Papağan öyle hızlı konuşuyordu ki ne söylediğini anlayamadım.)
8. She gabbled incoherently about her day at work. (O, çalıştığı günden hızlıca anlaşılmaz bir şekilde bahsetti.)
9. The comedian gabbled out his jokes at lightning speed. (Komedyen şakalarını şimşek hızında söyledi.)
10. I wish you wouldn’t gabble when you’re excited. (Heyecanlandığında hızlıca konuşmasanız keşke.)
11. She was gabbling so fast that I had to ask her to slow down. (O kadar hızlı konuşuyordu ki ona yavaşlamasını söylemek zorunda kaldım.)
12. The reporter gabbled out the breaking news on live television. (Muhabir canlı televizyonda son dakika haberlerini hızlıca söyledi.)
13. Please don’t gabble when you’re explaining the directions. (Yönleri açıklarken lütfen hızlıca konuşmayın.)
14. The auctioneer gabbled out the prices of the items for sale. (Müzayede memuru satıştaki ürünlerin fiyatlarını hızlıca söyledi.)
15. The speaker was gabbling so fast that the translator couldn’t keep up. (Konuşmacı öyle hızlı konuşuyordu ki çevirmen yetişemedi.)
16. I wish he wouldn’t gabble when he’s nervous. (Sinirlendiğinde konuşmasa keşke.)
17. The radio host gabbled out the weather report. (Radyo sunucusu hava durumu raporunu hızlıca söyledi.)
18. She gabbled on and on about her favorite TV show. (O, en sevdiği TV programı hakkında uzun uzadıya hızlıca konuştu.)
19. The salesperson gabbled out the

prices of the products so quickly that I couldn’t keep track. (Satıcı ürünlerin fiyatlarını öyle hızlı söyledi ki takip edemedim.)
20. He gabbled out the lyrics of the song so fast that I couldn’t sing along. (Şarkının sözlerini öyle hızlıca söyledi ki ben de eşlik edemedim.)