Fruitless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fruitless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fruitless Nedir?

Fruitless, meyve vermeyen veya başarısız olan anlamına gelen bir İngilizce kelimedir.

Örnek Cümleler:

1. Despite his best efforts, his attempts to solve the problem were fruitless. (En iyi çabalarına rağmen, sorunu çözmeye yönelik girişimleri boşuna oldu.)
2. The fruitless tree stood barren in the middle of the field. (Meyvesiz ağaç, tarlanın ortasında çıplak duruyordu.)
3. After hours of searching, their search for the lost keys proved fruitless. (Saatlerce aradıktan sonra, kaybolan anahtarları aramaları boşuna çıktı.)
4. Her attempts to reconcile with her estranged sister were fruitless. (Kopuk olan kız kardeşiyle barışma girişimleri meyvesiz kaldı.)
5. The negotiations between the two countries were fruitless, leading to a declaration of war. (İki ülke arasındaki müzakereler boşuna oldu ve savaş ilanına yol açtı.)
6. His fruitless efforts to please his boss ultimately led to his resignation. (Patronunu memnun etmeye yönelik başarısız girişimleri sonunda istifasına neden oldu.)
7. The scientist’s experiments were fruitless, and he had to start over from scratch. (Bilim adamının deneyleri meyvesiz kaldı ve sıfırdan başlamak zorunda kaldı.)
8. Despite their fruitless attempts, they refused to give up on their dreams. (Boşuna çabalara rağmen, hayallerinden vazgeçmeyi reddettiler.)
9. The detective’s fruitless search for the missing girl left him feeling frustrated and defeated. (Kayıp kızı aramak için yaptığı meyvesiz arama, onu hayal kırıklığına ve yenilmiş hissettirdi.)
10. The fruitless tree was a stark reminder of the devastating effects of the drought. (Meyvesiz ağaç, kuraklığın yıkıcı etkilerinin açık bir hatırlatıcısıydı.)
11. Despite the team’s fruitless efforts, they managed to salvage a tie in the last few minutes of the game. (Takımın boşuna çabalarına rağmen, son dakikalarda beraberlik kurtarmayı başardılar.)
12. His fruitless pursuit of wealth and power left him feeling empty and unfulfilled. (Zenginlik ve güç peşindeki meyvesiz takibi, onu boş ve tatminsiz hissettirdi.)
13. The artist’s fruitless attempts to capture the essence of love in his paintings left him feeling frustrated and uninspired. (Sanatçının aşkın özünü resimlerinde yakalamak için yaptığı meyvesiz çabalar, onu hayal kırıklığına ve ilhamını kaybetmiş hissettirdi.)
14. The search party’s fruitless efforts to find the missing hiker were hampered by the harsh weather conditions. (Kayıp yürüyüşçüyü bulmak için yapı

lan aramalar, sert hava koşulları tarafından engellendi ve sonuçsuz kaldı.)
15. Despite the team’s fruitless attempts to win the championship, they were proud of their performance throughout the season. (Şampiyonluğu kazanmak için yapılan boşuna çabalara rağmen, takım sezon boyunca gösterdiği performanstan gurur duydu.)

16. His fruitless attempts to convince his parents to let him study abroad left him feeling hopeless and trapped. (Yurtdışında okumaya gitme konusunda ailesini ikna etmek için yaptığı meyvesiz çabalar, onu umutsuz ve tutsak hissettirdi.)
17. The fruitless plant struggled to survive in the arid desert climate. (Meyvesiz bitki, kurak çöl ikliminde hayatta kalmak için mücadele etti.)
18. Despite her fruitless attempts to find a job, she refused to give up and kept sending out resumes. (İş bulma konusunda yaptığı boşuna çabalara rağmen, vazgeçmeyi reddetti ve özgeçmişlerini göndermeye devam etti.)
19. The fruitless debate over the controversial issue continued for hours without any resolution. (Tartışmalı konu hakkındaki meyvesiz tartışma, çözüme yönelik hiçbir ilerleme kaydetmeden saatlerce devam etti.)
20. The explorer’s fruitless search for the lost city left him feeling disappointed but determined to keep searching. (Kayıp şehri aramak için yapılan meyvesiz arama, onu hayal kırıklığına uğrattı ama aramaya devam etme konusunda kararlı kıldı.)