Frostiness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frostiness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frostiness İle İlgili Cümleler

Frostiness, soğuk ve mesafeli bir tavır veya havayı ifade eden bir kelime olarak kullanılır.

  1. She greeted him with a frosty smile. (O, onu soğuk bir gülümsemeyle karşıladı.)
  2. The frostiness in her voice was unmistakable. (Sesindeki soğukluk açıkça belliydi.)
  3. His frostiness towards his colleagues made it difficult to work together. (Meslektaşlarına karşı olan soğukluğu birlikte çalışmayı zorlaştırdı.)
  4. The frostiness of the weather made it hard to go outside. (Hava durumundaki soğukluk dışarı çıkmayı zorlaştırdı.)
  5. The frostiness between the two countries was evident in their diplomatic talks. (İki ülke arasındaki soğukluk diplomatik görüşmelerinde belirgin şekilde hissedildi.)
  6. She felt a frostiness towards her ex-husband after their divorce. (Boşanmalarının ardından eski kocasına karşı soğukluk hissetti.)
  7. His frostiness towards criticism made him unpopular among his peers. (Eleştirilere karşı olan soğukluğu onu akranları arasında popüler yapmadı.)
  8. The frostiness in the air made her shiver. (Havadaki soğukluk onu üşüttü.)
  9. The frostiness between the two siblings was evident during the family gathering. (İki kardeş arasındaki soğukluk aile toplantısında açıkça hissedildi.)
  10. His frostiness towards his parents was due to their constant nagging. (Ebeveynlerine karşı olan soğukluğu sürekli sızlanmalarından kaynaklıydı.)
  11. She detected a hint of frostiness in his tone. (Onun tonunda biraz soğukluk hissetti.)
  12. The frostiness of the reception made her feel unwelcome. (Karşılamadaki soğukluk onu hoş karşılanmamış hissettirdi.)
  13. The frostiness of the ice cream made her teeth ache. (Dondurmanın soğukluğu dişlerini ağrıttı.)
  14. The frostiness between the two business partners led to the dissolution of their partnership. (İki iş ortağı arasındaki soğukluk, ortaklığın sona ermesine yol açtı.)
  15. The frostiness in his gaze sent a chill down her spine. (Onun bakışlarındaki soğukluk onu ürpermeye neden oldu.)
  16. The frostiness in the room was palpable as they waited for the verdict. (Kararın açıklanmasını beklerken odayı saran soğukluk hissedilebiliyordu.)
  17. His frostiness towards her made her wonder what she had done wrong. (Ona karşı olan soğukluğu, ne yanlış yaptığını merak etmesine neden oldu.)
  18. The frostiness of the morning air made her regret not bringing a coat. (Sabah havasındaki soğuk
  1. The frostiness between the coach and the team captain was affecting the team’s performance. (Antrenörle takım kaptanı arasındaki soğukluk, takımın performansını etkiliyordu.)
  2. She tried to thaw the frostiness in their relationship by apologizing for her mistake. (Hatası için özür dileyerek ilişkilerindeki soğukluğu çözmeye çalıştı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.