Frontier İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frontier İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frontier Nedir?

Frontier, “sınır” veya “öncü” anlamına gelen İngilizce bir kelime olarak kullanılır. Bir bölgenin ya da alanın keşfedilmemiş veya gelişmemiş kısmı olarak da tanımlanabilir.

Örnek Cümleler:

  1. The American frontier was a vast expanse of unexplored land.
    (Tamerica’nın öncüsü, keşfedilmemiş toprakların geniş bir alanıydı.)

  2. The pioneers ventured into the frontier, seeking a new life.
    (Öncüler yeni bir hayat arayışıyla öncüye adım attılar.)

  3. The company is looking to expand its operations into new frontiers.
    (Şirket işlemlerini yeni öncü bölgelere genişletmeyi planlıyor.)

  4. The frontier between the two countries was heavily guarded.
    (İki ülke arasındaki sınır ağır güvenlik önlemleri ile korunuyordu.)

  5. The frontier town was a rough and tumble place.
    (Öncü kasabası sert ve karmaşık bir yerdi.)

  6. The explorers set out to map the frontier regions.
    (Keşifçiler öncü bölgeleri haritalamak için yola çıktılar.)

  7. The frontier was home to many indigenous tribes.
    (Öncü birçok yerli kabileyi barındırıyordu.)

  8. The pioneers faced many challenges on the frontier, including harsh weather and hostile natives.
    (Öncüler sert hava koşulları ve düşmanca yerliler de dahil olmak üzere öncüde birçok zorlukla karşı karşıya kaldılar.)

  9. The frontier provided opportunities for those willing to take risks.
    (Öncü, risk almak isteyenler için fırsatlar sağladı.)

  10. The expansion of the railroads opened up new frontiers for settlement.
    (Demiryollarının genişlemesi yerleşim için yeni öncüler açtı.)

  11. The frontier was the site of many conflicts between settlers and natives.
    (Öncü, yerleşimciler ve yerli halk arasında birçok çatışmanın meydana geldiği bir yerdi.)

  12. The pioneers built their homes and farms on the frontier.
    (Öncüler evlerini ve çiftliklerini öncüde inşa ettiler.)

  13. The frontier was a place of opportunity and danger.
    (Öncü fırsat ve tehlike yeri idi.)

  14. The government encouraged settlers to move westward to expand the frontier.
    (Hükümet öncüyü genişletmek için yerleşimcilerin batıya hareket etmesini teşvik etti.)

  15. The frontier was a place where people could start over and make a new life for themselves.
    (Öncü insanların baştan başlayıp kendileri için yeni bir hayat kurabilecekleri bir yerdi.)

  16. The exploration of the frontier led to the discovery of new resources and industries.
    (Öncünün keşfi yeni kaynak ve endüstrilerin keşfedilmesine yol açtı.)

  17. The frontier was a source of inspiration for many

writers and artists, who were captivated by its rugged beauty and untamed wilderness.
(Öncü, sert güzelliği ve kontrolsüz vahşi doğasıyla büyülenen birçok yazar ve sanatçı için bir ilham kaynağıydı.)

  1. The pioneers had to rely on their own ingenuity and resourcefulness to survive on the frontier.
    (Öncüler öncüde hayatta kalmak için kendi yaratıcılıklarına ve kaynaklarına güvenmek zorunda kaldılar.)

  2. The frontier represented the spirit of adventure and exploration that was so important to American culture.
    (Öncü, Amerikan kültürü için çok önemli olan macera ve keşif ruhunu temsil ediyordu.)

  3. As the frontier moved westward, it brought with it new ideas and ways of life that transformed American society.
    (Öncü batıya doğru hareket ettikçe, Amerikan toplumunu dönüştüren yeni fikirler ve yaşam biçimleri getirdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.