Float İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Float Nedir?
Float, Türkçe anlamı itibariyle sıvıda yüzmek anlamına gelmektedir. Programlama dillerinde ise ondalıklı sayıları ifade etmek için kullanılmaktadır.
Örnek Cümleler:
1. My phone fell into the pool, but luckily it could float. (Telefonum havuza düştü ama şanslıyım ki suyun üstünde kaldı.)
2. She added some floaties to her arms and jumped into the water. (Kollarına cankurtaran simitleri takarak suya atladı.)
3. The boat can float on the lake without any problem. (Tekne gölde hiçbir sorun yaşamadan yüzebiliyor.)
4. The balloon was filled with helium, causing it to float up into the sky. (Balon helyum ile dolduruldu ve gökyüzüne yükseldi.)
5. She wore a floaty dress to the beach party. (Plaj partisinde uçuşan bir elbise giydi.)
6. We need to make sure the concrete has the right amount of air to allow it to float. (Betonun yüzebilmesi için doğru miktarda hava içermesine dikkat etmeliyiz.)
7. The swimmer used a float to rest and catch their breath. (Yüzücü nefes almak ve dinlenmek için yüzen bir araç kullandı.)
8. I like to float in the Dead Sea because it is so salty. (Ölüdeniz’de yüzmeyi seviyorum çünkü çok tuzlu.)
9. The company’s stocks have started to float on the stock market. (Şirketin hisseleri borsada alınıp satılmaya başlandı.)
10. The duck floated gently down the stream. (Ördek nehirde sakin bir şekilde yüzdü.)
11. The bartender added a scoop of ice cream to the float. (Barmen float’a bir kepçe dondurma ekledi.)
12. The leaf was able to float across the pond due to the gentle breeze. (Hafif esinti sayesinde yaprak gölün üzerinde yüzebildi.)
13. The astronaut felt weightless as he floated in the space station. (Astronot uzay istasyonunda süzülürken ağırlıksız hissetti.)
14. The float in the parade was decorated with colorful flowers. (Geçit törenindeki float, renkli çiçeklerle süslendi.)
15. He was able to float a loan from the bank to start his business. (İşine başlamak için bankadan bir kredi almayı başardı.)
16. The ice cream float was the perfect treat for a hot summer day. (Dondurma float sıcak bir yaz günü için harika bir ikramdı.)
17. The cork in the bottle caused it to float to the surface of the water. (Şişedeki mantar kapa
ğı suyun yüzeyine çıkmasına neden oldu.)
18. The swimmer had to float on their back to conserve energy. (Yüzücü enerji tasarrufu yapmak için sırt üstü yüzmek zorunda kaldı.)
- The boat’s floatation device kept it afloat during the storm. (Teknenin cankurtaran cihazı fırtına sırasında yüzmesini sağladı.)
- The weight of the load caused the truck to float on the water. (Yükün ağırlığı kamyonun su üzerinde yüzmesine neden oldu.)
Hemen Yorum Yaz