Flaunt İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flaunt İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flaunt

Flaunt kelimesi, genellikle gösteriş yapmak, sergilemek veya övünmek anlamlarında kullanılır.

  1. She likes to flaunt her wealth. (O, zenginliğini gösteriş yapmaktan hoşlanır.)
  2. He flaunted his new car to his friends. (Arkadaşlarına yeni arabasını övündü.)
  3. The pop star loves to flaunt her designer clothes. (Pop yıldızı, tasarımcı kıyafetlerini sergilemeyi sever.)
  4. He flaunted his success in front of his ex-girlfriend. (Eski kız arkadaşının önünde başarısını övündü.)
  5. She was flaunting her beauty in the mirror. (O, aynada güzelliğini sergiliyordu.)
  6. The politician likes to flaunt his power. (Politikacı, gücünü göstermekten hoşlanır.)
  7. The company is flaunting its new product line. (Şirket, yeni ürün serisini tanıtmaktan gurur duyuyor.)
  8. The teenager flaunted his rebellious attitude. (Genç, isyankar tutumunu sergiledi.)
  9. She flaunted her knowledge of French to impress her boss. (Patronunu etkilemek için, Fransızca bilgisini gösteriş yaptı.)
  10. He always flaunts his good grades in school. (Okuldaki iyi notlarını her zaman övünür.)
  11. The model was flaunting her long legs on the runway. (Manken, podyumda uzun bacaklarını sergiliyordu.)
  12. The wealthy businessman flaunted his expensive watch. (Zengin işadamı, pahalı saatini gösteriş yaptı.)
  13. The athlete was flaunting his gold medal. (Sporcu, altın madalyasını övünüyordu.)
  14. She flaunted her new hairstyle at the party. (Partide yeni saç stilini sergiledi.)
  15. The celebrity was flaunting her relationship with the famous actor. (Ünlü, ünlü aktörle ilişkisini sergiliyordu.)
  16. He was flaunting his muscles in the gym. (Spor salonunda kaslarını sergiliyordu.)
  17. The artist was flaunting her latest painting in the gallery. (Sanatçı, son tablosunu galeride sergiliyordu.)
  18. The millionaire was flaunting his private jet. (Milyoner, özel jetini gösteriş yapıyordu.)
  19. She was flaunting her independence by traveling alone. (Yalnız seyahat ederek bağımsızlığını gösteriyordu.)
  20. The designer was flaunting her unique style on the catwalk. (Tasarımcı, özgün tarzını podyumda sergiliyordu.)
  1. He couldn’t resist flaunting his knowledge of the subject during the lecture. (Ders sırasında konuyla ilgili bilgisini göstermekten kendini alamadı.)
  2. The CEO was flaunting his company’s profits at the shareholders’ meeting. (CEO, hissedarlar toplantısında şirketin karını gösteriş yapıyordu.)
  3. She was flaunting her new engagement ring to all her friends. (Arkadaşlarına yeni nişan yüzüğünü sergiliyordu.)
  4. The politician was accused of flaunting his connections with powerful people. (Politikacı, güçlü insanlarla olan bağlarını gösteriş yapmakla suçlandı.)
  5. The chef was flaunting his culinary skills in the kitchen. (Aşçı, mutfakta yemek yapma yeteneğini sergiliyordu.)
  6. She was flaunting her body in the skimpy swimsuit. (O, küçük bikinisiyle vücudunu sergiliyordu.)
  7. The rapper was flaunting his expensive jewelry in the music video. (Rapçi, müzik videosunda pahalı mücevherlerini gösteriş yapıyordu.)
  8. The company was flaunting its eco-friendly initiatives. (Şirket, çevre dostu girişimlerini tanıtmaktan gurur duyuyordu.)
  9. She was accused of flaunting her privilege by the less fortunate people. (Az şanslı insanlar tarafından, ayrıcalıklarını gösteriş yapmakla suçlandı.)
  10. The athlete was flaunting his skills in front of the scouts during the tryouts. (Sporcu, seçmeler sırasında yeteneklerini gösteriş yaptı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.