Flamboyant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Flamboyant İle İlgili Cümleler
Flamboyant kelimesi, Türkçede “gösterişli, şaşaalı, abartılı” gibi anlamlara gelir.
- The flamboyant dancer twirled across the stage. (Gösterişli dansçı sahnede döndü.)
- She always dresses in flamboyant colors. (O her zaman gösterişli renklerde giyinir.)
- Flamboyant jewelry is not my style. (Gösterişli mücevherler benim tarzım değil.)
- The flamboyant party was the talk of the town. (Gösterişli parti şehirde konuşuluyordu.)
- He is known for his flamboyant personality. (O, gösterişli kişiliğiyle tanınıyor.)
- The hotel lobby was decorated with flamboyant flowers. (Otel lobisi gösterişli çiçeklerle süslenmişti.)
- Her writing style is flamboyant and attention-grabbing. (Yazma tarzı gösterişli ve dikkat çekici.)
- The flamboyant parade marched through the streets. (Gösterişli geçit töreni sokaklardan geçti.)
- The artist’s paintings were known for their flamboyant colors. (Sanatçının resimleri gösterişli renkleriyle tanınıyordu.)
- The flamboyant fashion show featured extravagant designs. (Gösterişli moda şovu aşırı tasarımlarıyla dikkat çekti.)
- His flamboyant gestures always got him noticed. (Onun gösterişli hareketleri daima dikkat çekerdi.)
- The flamboyant party decorations were over the top. (Gösterişli parti dekorasyonları aşırıydı.)
- The flamboyant actor stole the show. (Gösterişli oyuncu gösteriyi çaldı.)
- She has a flamboyant sense of humor. (O, gösterişli bir mizah anlayışına sahip.)
- The flamboyant athlete was known for his showboating. (Gösterişli sporcu gösterişli hareketleriyle tanınırdı.)
- The hotel room was decorated in flamboyant style. (Otel odası gösterişli tarzda dekore edilmişti.)
- The flamboyant singer wore a sequined dress. (Gösterişli şarkıcı pullu bir elbise giydi.)
- The flamboyant car caught everyone’s eye. (Gösterişli araba herkesin dikkatini çekti.)
- The designer’s latest collection was
full of flamboyant pieces. (Tasarımcının son koleksiyonu gösterişli parçalarla doluydu.)
20. He gave a flamboyant speech that left the audience speechless. (O, izleyicileri konuşamaz hale getiren gösterişli bir konuşma yaptı.)
Hemen Yorum Yaz