Flabby İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flabby İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flabby Nedir?

Flabby kelimesi Türkçede “sarkık, gevşek” gibi anlamlara gelir. Genellikle vücut yapısı veya kaslarla ilgili olarak kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. I need to work out more often, my arms are getting flabby. (Daha sık egzersiz yapmalıyım, kollarım sarkmaya başladı.)
  2. Her skin was flabby from extreme weight loss. (Aşırı kilo kaybından dolayı cildi gevşemişti.)
  3. The curtains were flabby and old. (Perdeler eski ve sarkıktı.)
  4. She was embarrassed by her flabby stomach. (Sarkık karın bölgesinden utanıyordu.)
  5. The chicken was flabby and tasteless. (Tavuk gevşek ve tatsızdı.)
  6. He was disappointed with his flabby performance in the game. (Oyunun performansı sarkık olduğu için hayal kırıklığına uğradı.)
  7. The flabby mattress made it hard to get a good night’s sleep. (Sarkık yatakta iyi bir uyku çekmek zordu.)
  8. She avoided wearing tight clothing because of her flabby arms. (Sarkık kollarından dolayı sıkı giysiler giymekten kaçındı.)
  9. His flabby attitude towards work was causing problems for the entire team. (İşe karşı sarkık tutumu, tüm takım için sorunlara neden oluyordu.)
  10. The old couch was flabby and uncomfortable. (Eski kanepe sarkıktı ve rahatsızdı.)
  11. She tried to tone her flabby thighs with exercise. (Egzersiz yaparak sarkık bacaklarını toparlamaya çalıştı.)
  12. The flabby balloon slowly deflated. (Sarkık balon yavaşça söndü.)
  13. The flabby tires made the car difficult to control. (Sarkık lastikler aracın kontrolünü zorlaştırdı.)
  14. He felt self-conscious about his flabby neck. (Sarkık boynundan dolayı utanıyordu.)
  15. The flabby lettuce had to be thrown away. (Sarkık marul çöpe atılmalıydı.)
  16. She felt the flabby texture of the overcooked chicken. (Aşırı pişmiş tavuğun sarkık dokusunu hissetti.)
  17. The flabby sound system made it hard to hear the movie. (Sarkık ses sistemi filmi duymayı zorlaştırdı.)
  18. He needed to tighten his flabby financial situation. (Sarkık mali durumunu düzeltmesi gerekiyordu.)
  19. The flabby rubber band couldn’t hold the papers together. (Sarkık lastik bant kağıtları bir arada tutamadı.)
  20. She wished she could get rid of her flabby arms before the wedding. (Düğünden önce sarkık kollarından kurtulabilseydi keşke.)

Türkçe Anlamları ile Örnek Cümleler:

  1. Kol kaslarım sarkıklaşıyor, daha sık egzersiz yapmalıyım. (I need to work out more often, my arms are getting flabby.)
  2. Aşırı kilo kaybından dolayı cildi gevşemişti. (Her skin was flabby from extreme weight loss.)
  3. Perdeler eski ve sarkıktı. (The curtains were flabby and old.)
  4. Sarkık karın bölgesinden utanıyordu. (She was embarrassed by her flabby stomach.)
  5. Tavuk gevşek ve tatsızdı. (The chicken was flabby and tasteless.)
  6. Oyunun performansı sarkık olduğu için hayal kırıklığına uğradı. (He was disappointed with his flabby performance in the game.)
  7. Sarkık yatakta iyi bir uyku çekmek zordu. (The flabby mattress made it hard to get a good night’s sleep.)
  8. Sarkık kollarından dolayı sıkı giysiler giymekten kaçındı. (She avoided wearing tight clothing because of her flabby arms.)
  9. İşe karşı sarkık tutumu, tüm takım için sorunlara neden oluyordu. (His flabby attitude towards work was causing problems for the entire team.)
  10. Eski kanepe sarkıktı ve rahatsızdı. (The old couch was flabby and uncomfortable.)
  11. Egzersiz yaparak sarkık bacaklarını toparlamaya çalıştı. (She tried to tone her flabby thighs with exercise.)
  12. Sarkık balon yavaşça söndü. (The flabby balloon slowly deflated.)
  13. Sarkık lastikler aracın kontrolünü zorlaştırdı. (The flabby tires made the car difficult to control.)
  14. Sarkık boynundan dolayı utanıyordu. (He felt self-conscious about his flabby neck.)
  15. Sarkık marul çöpe atılmalıydı. (The flabby lettuce had to be thrown away.)
  16. Aşırı pişmiş tavuğun sarkık dokusunu hissetti. (She felt the flabby texture of the overcooked chicken.)
  17. Sarkık ses sistemi filmi duymayı zorlaştırdı. (The flabby sound system made it hard to hear the movie.)
  18. Sarkık mali durumunu düzeltmesi gerekiyordu. (He needed to tighten his flabby financial situation.)
  19. Sarkık lastik bant kağıtları bir arada tutamadı. (The flabby rubber band couldn’t hold the papers together.)
  20. Düğünden önce sarkık kollarından kurtulabilseydi keşke. (She wished she could get rid of her flabby arms before the wedding.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.