Fidget İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fidget İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fidget Nedir?

Fidget, Türkçe karşılığı olarak “oyuncağa benzeyen el hareketleri” anlamına gelmektedir. Fidget, sıkıntı, stres veya kaygı gibi duygusal durumların hafifletilmesine yardımcı olmak amacıyla kullanılan bir aktivitedir.

Örnek Cümleler:

1. I always keep a fidget toy on my desk to play with when I’m feeling anxious. (Kaygılı hissettiğimde oynamak için masamda her zaman bir fidget oyuncağı bulundururum.)

2. He was fidgeting nervously as he waited for his interview. (Mülakatını beklerken sinirli bir şekilde kıpırdanıyordu.)

3. She finds it hard to sit still and always fidgets in her chair. (Oturup durmakta zorlanıyor ve her zaman koltuğunda oynar.)

4. The child was fidgeting with his pencil during the test. (Çocuk sınav sırasında kalemiyle oynuyordu.)

5. He fidgeted with his tie nervously before going on stage. (Sahneye çıkmadan önce heyecanlı bir şekilde kravatını düzeltti.)

6. The teacher noticed the student fidgeting and suspected he was cheating. (Öğretmen öğrencinin oynadığını fark etti ve kopya çektiğinden şüphelendi.)

7. I have a habit of fidgeting with my hair when I’m bored. (Sıkıldığımda saçımla oynama alışkanlığım var.)

8. The doctor advised her to try fidgeting to relieve her anxiety. (Doktor ona kaygısını hafifletmek için oynamayı denemesini tavsiye etti.)

9. The child’s fidgeting distracted the other students in the classroom. (Çocuğun hareketleri sınıftaki diğer öğrencilerin dikkatini dağıttı.)

10. He felt embarrassed when he realized he had been fidgeting with his zipper. (Fermuarıyla oynadığını fark edince utanmıştı.)

11. I bought a fidget spinner to help me focus during long meetings. (Uzun toplantılarda odaklanmama yardımcı olması için bir fidget spinner aldım.)

12. She couldn’t stop fidgeting with her phone during the movie.

13. He tried fidgeting with a stress ball to calm his nerves before his presentation. (Sunumundan önce sinirlerini yatıştırmak için bir stres topuyla oynamayı denedi.)

14. The fidget cube is a popular toy that helps reduce stress and anxiety. (Fidget küpü, stres ve kaygıyı azaltmaya yardımcı olan popüler bir oyuncaktır.)

15. The teacher asked the fidgeting student to sit still and pay attention. (Öğretmen, oynayan öğrenciye yerinde oturmasını ve dikkatli olmasını söyledi.)

16. She found fidgeting with a pen helped her concentrate while studying. (Bir kalemle oynayarak çalışırken odaklanmasına yardımcı olduğunu fark etti.)

17. He fidgeted with the buttons on his shirt as he waited for the elevator. (Asansörü beklerken gömleğinin düğmeleriyle oynadı.)

18. The child’s fidgeting in the car made the driver lose focus. (Arabada çocuğun hareketleri sürücünün odaklanmasını bozdu.)

19. Fidgeting can be a sign of ADHD in children. (Çocuklarda oynamak, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun bir belirtisi olabilir.)

20. She bought a fidget ring that she could play with discreetly during meetings. (Toplantılarda gizlice oynayabileceği bir fidget yüzüğü satın aldı.)