Feeblest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Feeblest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

FEEBLEST

Feeblest, en güçsüz veya en zayıf olan anlamına gelen bir sıfattır.

Örnek cümleler:

1. The feeblest kitten in the litter always needs the most attention. (Yavrulardaki en güçsüz kedi her zaman en fazla ilgiye ihtiyaç duyar.)
2. The team’s feeblest player was replaced at half time. (Takımın en zayıf oyuncusu yarı zamanında değiştirildi.)
3. His feeblest effort was still better than most people’s best. (Onun en zayıf çabası bile çoğu insanın en iyisinden daha iyiydi.)
4. The feeblest excuse will not be accepted for your absence. (En zayıf bahane bile yokluğunuz için kabul edilmeyecek.)
5. The old man’s feeblest smile still lit up his face. (Yaşlı adamın en zayıf gülümsemesi bile yüzünü aydınlatıyordu.)
6. The feeblest attempt at humor fell flat with the audience. (Mizah konusundaki en zayıf deneme, seyircilerin ilgisini çekmedi.)
7. She made the feeblest attempt to resist his charm. (O, onun cazibesine karşı koymak için en zayıf çabayı gösterdi.)
8. The patient’s feeblest pulse was a cause for concern. (Hastanın en zayıf nabzı endişe kaynağı oldu.)
9. Even the feeblest ray of hope is better than no hope at all. (En zayıf umut ışığı bile hiç umut olmaktan iyidir.)
10. The feeblest wind can sometimes knock down a tall tree. (En zayıf rüzgar bazen uzun bir ağacı devirebilir.)
11. His feeblest argument was still more convincing than hers. (Onun en zayıf argümanı bile onunkinden daha ikna ediciydi.)
12. The feeblest voice in the choir still had a place in the harmony. (Koro’daki en zayıf ses bile uyumda bir yeri vardı.)
13. The feeblest link in the chain can cause the whole thing to fail. (Zincirdeki en zayıf halka bütün şeyin başarısız olmasına sebep olabilir.)
14. The feeblest light in the room was enough to read by. (Odadaki en zayıf ışık bile okumak için yeterliydi.)
15. The feeblest apology will not make up for what you’ve done. (En zayıf özür bile yaptığınızın telafisi olmayacak.)
16. The feeblest breeze carried the scent of blooming flowers. (En zayıf esinti açan çiçeklerin kokusunu taşıdı.)
17. The feeblest memory of her brought a smile to his face. (Onunla ilgili en zayıf hatıra bile yüzünde bir tebessüm oluşturdu.)
18. The feeblest beam of sunlight illuminated the dark room. (Güneş

18. The feeblest beam of sunlight illuminated the dark room. (Güneş ışığının en zayıf ışını karanlık odanın içini aydınlattı.)
19. The feeblest link in the company’s security system was exploited by the hackers. (Şirketin güvenlik sistemindeki en zayıf halka, hackerlar tarafından sömürüldü.)
20. The feeblest sign of progress is still a step forward. (İlerlemeyle ilgili en zayıf işaret bile bir adım ileriye doğrudur.)

(Türkçe karşılıklar kalın ve kırmızı renkle yazılmıştır.)