Fatuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fatuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fatuous Nedir?

Fatuous, cahilce ya da aptalca bir şekilde davranan, saçma sapan hareketler yapan kişi ya da şeyleri ifade eden bir sıfattır.

Örnek Cümleler:

1. She made a fatuous decision by quitting her job without having another one lined up. (O, başka bir iş bulmadan işinden ayrılarak saçma bir karar aldı.)
2. He made a fatuous remark that left everyone in the room stunned. (O, herkesi şaşırtan cahilce bir yorum yaptı.)
3. The movie’s plot was so fatuous that I couldn’t even finish watching it. (Film o kadar saçmaydı ki, izlemeyi bile tamamlayamadım.)
4. The politician’s speech was full of fatuous promises that he couldn’t keep. (Politikacının konuşması, tutamayacağı saçma vaatlerle doluydu.)
5. She spent all her money on fatuous purchases and now she has nothing left. (O, saçma sapan alışverişler için tüm parasını harcadı ve şimdi hiçbir şeyi kalmadı.)
6. His fatuous behavior at the party embarrassed his friends. (Partideki aptalca davranışları arkadaşlarını utandırdı.)
7. The company’s fatuous policies led to its eventual downfall. (Şirketin saçma politikaları, sonunda çöküşüne neden oldu.)
8. The artist’s latest work was criticized for its fatuous attempt to be avant-garde. (Sanatçının son eseri, öncü olmaya çalışan saçma bir girişimi nedeniyle eleştirildi.)
9. The teacher couldn’t believe the fatuous excuses her student gave for not completing the assignment. (Öğretmen, öğrencisinin ödevi tamamlamama için verdiği saçma bahanelere inanamadı.)
10. He spent hours on end playing fatuous video games instead of studying for his exams. (Sınavlarına çalışmak yerine saatlerce saçma sapan video oyunları oynadı.)
11. The company’s fatuous advertisement campaign failed to attract new customers. (Şirketin saçma reklam kampanyası, yeni müşteriler çekmeyi başaramadı.)
12. The scientist’s fatuous hypothesis was quickly disproven by his colleagues. (Bilim adamının saçma hipotezi, meslektaşları tarafından hızlı bir şekilde çürütüldü.)
13. The team’s fatuous strategy led to their defeat in the championship game. (Takımın saçma stratejisi, şampiyonada yenilgilerine neden oldu.)
14. She wasted years of her life in a fatuous relationship that went nowhere. (Hiçbir yere gitmeyen saçma bir ilişkide yıllarını boşa harcadı.)
15. The company’s fatuous attempt to cut costs ended up costing them even more in the long run. (Şirketin maliyetleri azaltma çabası, uzun vadede daha fazla maliyetle sonuçland

16. His fatuous sense of humor always fell flat with his colleagues. (Onun aptalca mizah anlayışı her zaman meslektaşları tarafından beğenilmedi.)
17. The company’s fatuous decision to ignore customer feedback led to a decrease in sales. (Müşteri geri bildirimlerini görmezden gelen şirketin saçma kararı, satışların azalmasına neden oldu.)
18. The writer’s fatuous attempts at being profound only made his work seem pretentious. (Yazarın derin olmaya çalışması, eserini yapmacık görünmesine neden oldu.)
19. The student’s fatuous question showed a lack of understanding of the topic. (Öğrencinin saçma sorusu, konuyu anlamadığını gösterdi.)
20. The coach’s fatuous motivational speeches didn’t inspire the team to victory. (Antrenörün saçma motive edici konuşmaları, takımı zafer için ilham vermedi.)

(Türkçe çevirileri parantez içinde verilmiştir.)