Fain İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Fain İle İlgili Cümleler
Fain kelimesinin Türkçe anlamı “memnun, hoşnut, sevinçli” gibi olumlu duyguları ifade eden bir sıfattır.
- I’m fain to hear that you got the job you wanted. (İstediğin işi aldığına sevindim.)
- She was fain to accept the invitation to the party. (Partiye davetiye kabul etmekten mutlu oldu.)
- We were fain to see our old friends again after so many years. (Yıllar sonra eski arkadaşlarımızı tekrar görmekten sevinçli olduk.)
- He was fain to help us with our project. (Projemize yardım etmekten mutlu oldu.)
- The children were fain to play outside in the sunshine. (Çocuklar güneşli havada dışarıda oynamaktan mutluydular.)
- She was fain to show off her new dress to her friends. (Arkadaşlarına yeni elbisesini göstermekten memnun oldu.)
- He was fain to learn more about his family’s history. (Ailesinin tarihini daha iyi öğrenmekten sevinç duydu.)
- They were fain to try the local cuisine on their trip to Italy. (İtalya seyahatlerinde yerel mutfağı denemekten mutlu oldular.)
- She was fain to get a good grade on her exam. (Sınavında iyi bir not almak istedi.)
- He was fain to spend time with his grandchildren. (Torunlarıyla zaman geçirmekten mutlu oldu.)
- She was fain to celebrate her birthday with her family. (Doğum gününü ailesiyle kutlamaktan mutlu oldu.)
- He was fain to receive recognition for his hard work. (Çalışmaları için takdir edilmekten mutlu oldu.)
- They were fain to explore the city and see its famous landmarks. (Şehri keşfetmek ve ünlü yerlerini görmekten mutlu oldular.)
- She was fain to try a new hobby and learn a new skill. (Yeni bir hobi denemek ve yeni bir yetenek öğrenmekten sevinç duydu.)
- He was fain to attend the conference and learn from other experts in his field. (Konferansa katılmaktan ve alanındaki diğer uzmanlardan öğrenmekten memnun oldu.)
- She was fain to volunteer at the local animal shelter and help the animals in need. (Yerel hayvan barınağına gönüllü olarak katılmaktan ve ihtiyaç sahibi hayvanlara yardım etmekten mutlu oldu.)
- He was fain to donate to charity and make a difference in someone’s life. (Hayır kurumlarına bağış yapmaktan ve birinin hayatında fark yaratmaktan mutlu oldu.)
- They were fain to spend their vacation on the beach and soak up the sun. (Tatillerini plajda geçirip güneşin tadını çıkarmaktan mutlu oldular.)
- She was f
- She was fain to read a good book and get lost in its story. (İyi bir kitap okumaktan ve hikayesine dalıp gitmekten sevinç duydu.)
- He was fain to learn a new language and communicate with people from different cultures. (Yeni bir dil öğrenmekten ve farklı kültürlerden insanlarla iletişim kurmaktan mutlu oldu.)
Hemen Yorum Yaz