Factually İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Factually İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Factually

Türkçe Anlamı: Gerçekten, doğru bir şekilde, gerçeklerle uyumlu olarak.

1. He factually explained the situation. (O durumu gerçeklere uygun bir şekilde açıkladı.)
2. The news report was factually accurate. (Haber raporu gerçeklere uygun bir şekilde doğruydu.)
3. The scientist factually proved his theory. (Bilim adamı teorisini gerçeklere uygun bir şekilde kanıtladı.)
4. The advertisement was factually misleading. (Reklam gerçeklere uygun olmayan yanıltıcı bir şekildeydi.)
5. The witness testimony was factually inconsistent. (Tanık ifadesi gerçeklere uygun bir şekilde tutarsızdı.)
6. Factually speaking, the company’s profits have decreased. (Gerçeklere uygun bir şekilde konuşursak, şirketin karı azalmıştır.)
7. The book was factually informative. (Kitap gerçeklere uygun bir şekilde bilgilendiriciydi.)
8. Factually, the earth is round. (Gerçeklere uygun bir şekilde, dünya yuvarlaktır.)
9. The data presented in the report was factually sound. (Raporda sunulan veriler gerçeklere uygun bir şekilde sağlamdı.)
10. Factually, smoking is harmful to your health. (Gerçeklere uygun bir şekilde, sigara sağlığınıza zararlıdır.)
11. The article was factually incorrect. (Makale gerçeklere uygun bir şekilde yanlıştı.)
12. Factually, global warming is a real threat. (Gerçeklere uygun bir şekilde, küresel ısınma gerçek bir tehdittir.)
13. The historical account was factually accurate. (Tarihî anlatım gerçeklere uygun bir şekilde doğruydu.)
14. Factually, the earth revolves around the sun. (Gerçeklere uygun bir şekilde, dünya güneşin etrafında döner.)
15. The news article was factually biased. (Haber makalesi gerçeklere uygun olmayan bir şekilde önyargılıydı.)
16. Factually speaking, the project is behind schedule. (Gerçeklere uygun bir şekilde konuşursak, proje programdan geridedir.)
17. The report was factually incomplete. (Rapor gerçeklere uygun bir şekilde eksikti.)
18. Factually, sugar is bad for your health. (Gerçeklere uygun bir şekilde, şeker sağlığınız için kötüdür.)
19. The witness statement was factually unreliable. (Tanık ifadesi gerçeklere uygun bir şekilde güvenilir değildi.)
20. Factually, exercise is important for a healthy lifestyle. (Gerçeklere uygun bir şekilde, egzersiz sağlıklı bir yaşam için önemlidir.)

21. The documentary presented the facts factually. (Belgesel gerçekleri gerçeklere uygun bir şekilde sundu.)
22. Factually, the company’s products are environmentally friendly. (Gerçeklere uygun bir şekilde, şirketin ürünleri çevre dostudur.)
23. The journalist reported the story factually. (Gazeteci hikayeyi gerçeklere uygun bir şekilde rapor etti.)
24. Factually speaking, the crime rate has decreased in recent years. (Gerçeklere uygun bir şekilde konuşursak, suç oranı son yıllarda azaldı.)
25. The research study was factually well-designed. (Araştırma çalışması gerçeklere uygun bir şekilde iyi tasarlanmıştı.)
26. Factually, the use of plastic bags harms the environment. (Gerçeklere uygun bir şekilde, plastik poşetlerin kullanımı çevreye zarar verir.)
27. The witness testimony was factually compelling. (Tanık ifadesi gerçeklere uygun bir şekilde ikna ediciydi.)
28. Factually, the use of pesticides can be harmful to human health. (Gerçeklere uygun bir şekilde, böcek ilacı kullanımı insan sağlığına zararlı olabilir.)
29. The article provided factually accurate information. (Makale gerçeklere uygun bir şekilde doğru bilgi sağladı.)
30. Factually speaking, the team performed well in the championship. (Gerçeklere uygun bir şekilde konuşursak, takım şampiyonada iyi bir performans sergiledi.)